Yarım kaldım ne demek ?

IsIk

New member
YARIM KALDIM NE DEMEK?

Giriş: Bir Cümlenin Ardındaki Sessiz Yankı

“Yarım kaldım”... Bu söz, bir cümlenin içine sığdırılmış koca bir hayat deneyimi gibidir. Kimimiz için bir ilişki, kimimiz için bir hayal, kimimiz içinse toplumun bize biçtiği rollerin ağırlığı altında ezilen benliktir bu yarım kalmışlık. Toplumsal cinsiyet, çeşitlilik ve sosyal adalet açısından baktığımızda “yarım kalmak” sadece bireysel bir eksiklik duygusu değil; aynı zamanda bir sistemin, bir kültürün, bir dilin ve bazen bir suskunluğun bize biçtiği sınırların ifadesidir.

Bu forum yazısında “yarım kaldım” ifadesini, duygusal bir yakınma olmaktan çıkarıp toplumsal bir mercekten inceleyelim istiyorum. Çünkü her “yarım kalış” bir hikâyedir; bazen kadınların susturulduğu, bazen erkeklerin duygularını gizlemek zorunda kaldığı, bazen de kimliklerin görülmediği bir dünyanın yankısıdır.

Kadınların Empati Odaklı Perspektifi: Duyguların Taşıyıcısı Olmak

Kadınlar çoğu zaman “yarım kaldım” derken sadece bir ilişki ya da fırsattan değil, seslerinden, görülme haklarından, kendi hikâyelerini yazabilme özgürlüklerinden söz ederler. Toplumsal normlar, “kadın sabırlıdır”, “kadın affeder”, “kadın fedakârdır” gibi kalıplarla kadınları tamamlanmamış bir özneye dönüştürür.

Kadınların empati gücü, toplumun en incinmiş noktalarını fark edebilme yeteneğinden gelir. Onlar için “yarım kalmak” sadece kişisel bir kırılma değil, kolektif bir hissediştir. Kadın, hem kendi içinde hem çevresinde eksilen her şeyi duyumsar.

Bir annenin eğitimine devam edememesi, bir kız çocuğunun oyun alanlarının kısıtlanması, bir kadının iş yerinde sözünün kesilmesi… Tüm bunlar “yarım bırakılan” hayatların yankısıdır.

Ama belki de bu empati gücü, yarım kalmışlıkların en büyük dönüştürücü potansiyelidir. Kadınlar, hissettikleriyle toplumsal değişimin duygusal motoru olurlar. “Yarım kaldım” dediklerinde aslında topluma şunu söylerler: “Eksik olan ben değilim, adalet.”

Erkeklerin Çözüm Odaklı Perspektifi: Tamamlanma Arayışı

Erkekler için “yarım kaldım” demek çoğu zaman bir itiraf gibidir. Çünkü erkeklik kalıpları, duygusal eksiklikleri dile getirmeye izin vermez. “Güçlü ol”, “duygularını gösterme”, “ağlama” gibi kodlarla büyüyen erkek, kendi iç sesini bastırır. Bu yüzden bir erkek “yarım kaldım” dediğinde, aslında uzun süredir susturduğu bir parçayı görünür kılar.

Erkeklerin analitik ve çözüm odaklı yaklaşımı, bu duygusal boşluğu anlamlandırma biçiminde belirginleşir. Onlar, yarım kalmışlıklarını “nasıl tamamlarım?” sorusuyla ele alırlar. Fakat toplumsal cinsiyet kalıpları, bu arayışa da sınırlar çizer. Çünkü toplum, erkeklere tamamlanmanın yollarını öğretmez; sadece başarmanın, kazanmanın, güçlü görünmenin yollarını öğretir.

Oysa erkeklerin kendi kırılganlıklarını sahiplenmesi, toplumsal adaletin bir parçasıdır. Bir erkek, duygularını konuşabildiğinde; bir kadın, özgürce ifade edildiğinde; bir çocuk, kim olduğunu gizlemeden büyüyebildiğinde — işte o zaman hiçbirimiz yarım kalmayız.

Çeşitlilik Perspektifinden Yarım Kalmak: Görülmeyenlerin Hikâyesi

“Yarım kalmak” ifadesi, heteronormatif bir toplumun dışında kalan bireyler için çok daha derin bir anlam taşır. Cinsel yönelimi, kimliği, etnik kökeni, dili ya da inancı nedeniyle dışlanan insanlar için bu ifade, görünmezliğin başka bir adıdır.

Bir trans birey için “yarım kaldım”, sadece kimliğinin kabul görmemesi değildir; aynı zamanda toplumsal tanınma hakkının elinden alınmasıdır.

Bir göçmen için “yarım kaldım”, ait olamamanın ve sürekli bir arada kalmışlığın duygusudur.

Bir engelli birey için “yarım kaldım”, sistemin erişilebilirlik yoksunluğunun ve temsiliyet eksikliğinin yansımasıdır.

Bu açıdan bakıldığında, “yarım kalmak” bireysel bir duygu değil, toplumsal bir sonuçtur. Adaletin eksik olduğu yerde herkes bir parça yarım kalır.

Sosyal Adalet Boyutu: Yarım Bırakılanların Toplumu

Sosyal adalet, herkesin potansiyelini gerçekleştirebildiği bir dünyayı hedefler. Ancak sistemsel eşitsizlikler, bireylerin tam anlamıyla “bütün” olmasını engeller.

Bir kadın çalışmak istediğinde destek bulamıyorsa, bir erkek ağladığında yadırganıyorsa, bir çocuk kimliği yüzünden dışlanıyorsa — toplum olarak hepimiz yarım kalıyoruz.

Bu nedenle “yarım kaldım” cümlesi, kişisel bir acıdan çok toplumsal bir çağrıdır.

Bu çağrı bize şunu söyler: “Birimizin sesi kısıldığında hepimiz eksiliriz.”

Birlikte Düşünelim: Forumdaşlara Sorular

– Siz hiç “yarım kaldım” dediniz mi? O an, sizin için ne eksikti?

– Toplumun sizden beklediği rolleri yerine getirirken kendinizi ne kadar “tam” hissediyorsunuz?

– Kadınların empatisi, erkeklerin çözüm odaklılığı bir araya geldiğinde nasıl bir denge kurulabilir?

– Çeşitliliği kucaklayan bir toplumda “yarım kalmak” mümkün olur mu?

– Adaletin tam olduğu bir dünyada bireysel yarım kalışlar nasıl değişirdi?

Sonuç: Yarım Kalmamak İçin…

Belki de “yarım kaldım” demek, tamamlanmanın ilk adımıdır. Çünkü farkındalık, değişimin ön koşuludur.

Bu forumda birbirimizi dinlerken, kimsenin hikâyesini küçümsemeden, her yarım kalmışlığı bir toplumsal aynaya dönüştürmek mümkün.

Kadınlar empatisiyle, erkekler analiziyle, çeşitlilik içindeki her birey kendi sesiyle konuşabildiğinde — işte o zaman tam oluruz.

Belki de tamlık, hep birlikte yarım kalmamayı seçmektir.

Çünkü birimiz eksik kaldığında, hiçbirimiz tam değiliz.