Ceren
New member
Sativex Yasal mı? – Bir Hikâyenin Gölgesinde Gerçekler
Merhaba forumdaşlar,
Bugün sizlerle kalbimin derinliklerinden süzülen, bir o kadar da düşündürücü bir hikâyeyi paylaşmak istiyorum. Belki birçoğunuzun kulağına çalınmıştır “Sativex” ismi… Kimilerinin “umut” dediği, kimilerininse “yasalar izin vermiyor” diye uzak durduğu o ilaç. Fakat benim için bu konu sadece bir hukuki mesele değil, insanlığın, duyguların ve çaresizliğin iç içe geçtiği bir hikâye.
Bir Akşam Sohbetinde Başlayan Merak
O akşam rüzgâr hafifti, evin içinde çay kokusu dolanıyordu. Eşim Derya, elinde bir dergiyle yanıma geldi.
“Bak,” dedi, “Sativex diye bir ilaçtan bahsediyorlar. Kas spazmları içinmiş ama… esrar türeviymiş.”
Ben ise bilgisayar başında, forumda yeni bir paylaşımın başlığını inceliyordum.
“Esrar mı? Yani yasa dışı bir şeyden mi bahsediyorsun sen şimdi?” dedim kaşlarımı çatıp.
Derya ise sakin bir tebessümle, “Yasa dışı değilmiş bazı ülkelerde. İngiltere’de reçeteyle veriliyormuş.” diye cevapladı.
İşte o an, kafamın içinde bir kıvılcım çaktı. O kıvılcım zamanla bir soruya dönüştü: “Sativex gerçekten yasak mı, yoksa sadece yanlış mı anlaşılıyor?”
Ahmet ve Derya – İki Farklı Dünyanın Ortasında
Ben Ahmet, mühendis kökenli, mantıkla hareket eden, çözüm odaklı bir adamım. Sorun gördüğüm yerde analiz yapar, tablo çizer, olasılık hesaplarım.
Derya ise tam tersi… Empatisi yüksek, kalbiyle düşünen, ilişkileriyle çözüm arayan biri. O, her şeyi bir duygunun süzgecinden geçirir.
Sativex konusuna da böyle yaklaştık. Ben “Yasal mı, mevzuat ne diyor, Türkiye’de durumu nedir?” diye araştırmalara daldım. Derya ise “İnsanlar neden buna ihtiyaç duyuyor, kimlerin hayatına dokunuyor?” diye hikâyelerin peşine düştü.
Gerçeklerle Yüzleşme – Türkiye’de Sativex’in Durumu
Geceler boyu araştırdım. Sağlık Bakanlığı’nın sayfalarına, tıp forumlarına, Avrupa ülkelerindeki yasaları incelemeye başladım.
Sonuç şaşırtıcıydı:
Sativex, Türkiye’de henüz ruhsatlı bir ilaç değil. Yani eczaneden gidip almak mümkün değil. Ancak doktor raporu ve Sağlık Bakanlığı onayıyla, “hasta bazlı ithalat” kapsamında getirtilebiliyor.
Yani yasal olarak tamamen yasak değil, ama herkesin ulaşabileceği kadar da serbest değil.
Kısacası: “Yasal bir gri alan.”
Bunu Derya’ya anlattığımda yüzünde hem sevinç hem de hüzün belirdi.
“Yani bir anne, kas hastası çocuğu için bu ilacı alabilir mi?” diye sordu.
“Evet, ama çok uğraşması gerekir.” dedim.
“İşte sorun da bu,” dedi yavaşça. “Bir anne neden evladına umut olabilecek bir şeye ulaşmak için mücadele etmek zorunda kalsın?”
Bir Forum Yazısı Değil, Bir Çığlık
O anda fark ettim… Biz burada yasa maddelerini, ilaç içeriklerini tartışırken, bir yerlerde insanlar acıyla kıvranıyor, gözyaşlarıyla umuda tutunuyordu.
Forumdaki pek çok kişi gibi ben de başta “Yasal mı değil mi?” diye sorarak başlamıştım. Ama sonunda “İnsana ne faydası var?” diye sormayı öğrendim.
Derya bir gece elinde telefonla bana bir video izlettirdi.
MS hastası genç bir kadın, yıllardır kas spazmları yüzünden ayağa kalkamıyordu. Sativex kullandıktan birkaç hafta sonra, ilk kez bastonsuz yürümeye başlamıştı.
“Bak Ahmet,” dedi Derya, “Bu sadece bir ilaç değil, birinin hayatına dokunan mucize.”
O an boğazıma bir düğüm oturdu. Mantığımın çizdiği tüm çizgiler, yasaların duvarları… bir anda anlamını yitirdi.
Toplumsal Çatışma: Aklın ve Kalbin Savaşı
Forumda bu konuyu açtığımda tartışmalar alevlendi.
Bir kullanıcı yazdı: “Yasa dışı olan bir maddeyi nasıl savunabiliyorsunuz?”
Bir diğeri hemen altına: “Yasa dışı değil, sadece yeterince tanınmıyor.”
Ben araya girdim: “Belki de sorun madde değil, bizim algımızdır. Bir ilaç hem umut hem tehlike olabilir. Onu doğru tanımak bizim görevimiz.”
Derya’nın yaklaşımı ise daha farklıydı. O, “Belki de bir gün bu ilaç sayesinde yürüyebilecek insanlar olacak. Onlara yargı değil, umut verelim.” diye yazdı.
Ve işte o an, forumda iki kutup oluştu: biri mantığın, diğeri kalbin sesi.
Ama aralarında görünmez bir köprü vardı.
O köprü, insan olmanın, anlamanın, empatiyle bakmanın köprüsüydü.
Gerçek Savaş Yasalarla Değil, Ön Yargılarla
Sativex’in yasal olup olmaması sadece bir tıbbi mesele değil aslında.
Bu, toplumun “korku” ve “bilgi” arasında sıkışmış hâlinin bir yansıması.
Biz, “esrar” kelimesini duyduğumuzda otomatik olarak yasak, tehlike, bağımlılık diyoruz.
Ama aynı bitkiden yapılan tıbbi bir ilaç, bir insanın yaşam kalitesini yükseltebiliyor.
Belki de en büyük yasak zihnimizin içindedir.
Belki de en zor yıkılan duvar, önyargıdır.
Son Söz: Umut Her Zaman Bir Yol Bulur
Şimdi, dönüp baktığımda, Sativex’in hikâyesi sadece bir ilacın değil, insanlığın hikâyesi gibi geliyor bana.
Kimi ülkelerde yasallaşmış, kimilerinde yasaklanmış ama her yerde aynı şeyi temsil ediyor: “Umuda tutunma.”
Ben Ahmet olarak hâlâ mantıklı düşünen biriyim. Ama Derya’nın öğrettiği bir şey var: “Bazen en mantıklı şey, kalbini dinlemektir.”
Ve belki bir gün, bu ülkede de umutlar yasalarla çatışmadan, herkesin erişebileceği kadar özgür olur.
O gün geldiğinde, bu başlığı tekrar açıp şöyle yazmak isterim:
“Evet dostlar… Sativex artık yasal. Ve biz, bir umudun gerçekleştiğine tanıklık ettik.”
Forumdaşlar, siz ne düşünüyorsunuz?
Bir ilacın yasallığından öte, insan hayatına dokunma gücünü nasıl değerlendirmeliyiz?
Merhaba forumdaşlar,
Bugün sizlerle kalbimin derinliklerinden süzülen, bir o kadar da düşündürücü bir hikâyeyi paylaşmak istiyorum. Belki birçoğunuzun kulağına çalınmıştır “Sativex” ismi… Kimilerinin “umut” dediği, kimilerininse “yasalar izin vermiyor” diye uzak durduğu o ilaç. Fakat benim için bu konu sadece bir hukuki mesele değil, insanlığın, duyguların ve çaresizliğin iç içe geçtiği bir hikâye.
Bir Akşam Sohbetinde Başlayan Merak
O akşam rüzgâr hafifti, evin içinde çay kokusu dolanıyordu. Eşim Derya, elinde bir dergiyle yanıma geldi.
“Bak,” dedi, “Sativex diye bir ilaçtan bahsediyorlar. Kas spazmları içinmiş ama… esrar türeviymiş.”
Ben ise bilgisayar başında, forumda yeni bir paylaşımın başlığını inceliyordum.
“Esrar mı? Yani yasa dışı bir şeyden mi bahsediyorsun sen şimdi?” dedim kaşlarımı çatıp.
Derya ise sakin bir tebessümle, “Yasa dışı değilmiş bazı ülkelerde. İngiltere’de reçeteyle veriliyormuş.” diye cevapladı.
İşte o an, kafamın içinde bir kıvılcım çaktı. O kıvılcım zamanla bir soruya dönüştü: “Sativex gerçekten yasak mı, yoksa sadece yanlış mı anlaşılıyor?”
Ahmet ve Derya – İki Farklı Dünyanın Ortasında
Ben Ahmet, mühendis kökenli, mantıkla hareket eden, çözüm odaklı bir adamım. Sorun gördüğüm yerde analiz yapar, tablo çizer, olasılık hesaplarım.
Derya ise tam tersi… Empatisi yüksek, kalbiyle düşünen, ilişkileriyle çözüm arayan biri. O, her şeyi bir duygunun süzgecinden geçirir.
Sativex konusuna da böyle yaklaştık. Ben “Yasal mı, mevzuat ne diyor, Türkiye’de durumu nedir?” diye araştırmalara daldım. Derya ise “İnsanlar neden buna ihtiyaç duyuyor, kimlerin hayatına dokunuyor?” diye hikâyelerin peşine düştü.
Gerçeklerle Yüzleşme – Türkiye’de Sativex’in Durumu
Geceler boyu araştırdım. Sağlık Bakanlığı’nın sayfalarına, tıp forumlarına, Avrupa ülkelerindeki yasaları incelemeye başladım.
Sonuç şaşırtıcıydı:
Sativex, Türkiye’de henüz ruhsatlı bir ilaç değil. Yani eczaneden gidip almak mümkün değil. Ancak doktor raporu ve Sağlık Bakanlığı onayıyla, “hasta bazlı ithalat” kapsamında getirtilebiliyor.
Yani yasal olarak tamamen yasak değil, ama herkesin ulaşabileceği kadar da serbest değil.
Kısacası: “Yasal bir gri alan.”
Bunu Derya’ya anlattığımda yüzünde hem sevinç hem de hüzün belirdi.
“Yani bir anne, kas hastası çocuğu için bu ilacı alabilir mi?” diye sordu.
“Evet, ama çok uğraşması gerekir.” dedim.
“İşte sorun da bu,” dedi yavaşça. “Bir anne neden evladına umut olabilecek bir şeye ulaşmak için mücadele etmek zorunda kalsın?”
Bir Forum Yazısı Değil, Bir Çığlık
O anda fark ettim… Biz burada yasa maddelerini, ilaç içeriklerini tartışırken, bir yerlerde insanlar acıyla kıvranıyor, gözyaşlarıyla umuda tutunuyordu.
Forumdaki pek çok kişi gibi ben de başta “Yasal mı değil mi?” diye sorarak başlamıştım. Ama sonunda “İnsana ne faydası var?” diye sormayı öğrendim.
Derya bir gece elinde telefonla bana bir video izlettirdi.
MS hastası genç bir kadın, yıllardır kas spazmları yüzünden ayağa kalkamıyordu. Sativex kullandıktan birkaç hafta sonra, ilk kez bastonsuz yürümeye başlamıştı.
“Bak Ahmet,” dedi Derya, “Bu sadece bir ilaç değil, birinin hayatına dokunan mucize.”
O an boğazıma bir düğüm oturdu. Mantığımın çizdiği tüm çizgiler, yasaların duvarları… bir anda anlamını yitirdi.
Toplumsal Çatışma: Aklın ve Kalbin Savaşı
Forumda bu konuyu açtığımda tartışmalar alevlendi.
Bir kullanıcı yazdı: “Yasa dışı olan bir maddeyi nasıl savunabiliyorsunuz?”
Bir diğeri hemen altına: “Yasa dışı değil, sadece yeterince tanınmıyor.”
Ben araya girdim: “Belki de sorun madde değil, bizim algımızdır. Bir ilaç hem umut hem tehlike olabilir. Onu doğru tanımak bizim görevimiz.”
Derya’nın yaklaşımı ise daha farklıydı. O, “Belki de bir gün bu ilaç sayesinde yürüyebilecek insanlar olacak. Onlara yargı değil, umut verelim.” diye yazdı.
Ve işte o an, forumda iki kutup oluştu: biri mantığın, diğeri kalbin sesi.
Ama aralarında görünmez bir köprü vardı.
O köprü, insan olmanın, anlamanın, empatiyle bakmanın köprüsüydü.
Gerçek Savaş Yasalarla Değil, Ön Yargılarla
Sativex’in yasal olup olmaması sadece bir tıbbi mesele değil aslında.
Bu, toplumun “korku” ve “bilgi” arasında sıkışmış hâlinin bir yansıması.
Biz, “esrar” kelimesini duyduğumuzda otomatik olarak yasak, tehlike, bağımlılık diyoruz.
Ama aynı bitkiden yapılan tıbbi bir ilaç, bir insanın yaşam kalitesini yükseltebiliyor.
Belki de en büyük yasak zihnimizin içindedir.
Belki de en zor yıkılan duvar, önyargıdır.
Son Söz: Umut Her Zaman Bir Yol Bulur
Şimdi, dönüp baktığımda, Sativex’in hikâyesi sadece bir ilacın değil, insanlığın hikâyesi gibi geliyor bana.
Kimi ülkelerde yasallaşmış, kimilerinde yasaklanmış ama her yerde aynı şeyi temsil ediyor: “Umuda tutunma.”
Ben Ahmet olarak hâlâ mantıklı düşünen biriyim. Ama Derya’nın öğrettiği bir şey var: “Bazen en mantıklı şey, kalbini dinlemektir.”
Ve belki bir gün, bu ülkede de umutlar yasalarla çatışmadan, herkesin erişebileceği kadar özgür olur.
O gün geldiğinde, bu başlığı tekrar açıp şöyle yazmak isterim:
“Evet dostlar… Sativex artık yasal. Ve biz, bir umudun gerçekleştiğine tanıklık ettik.”
Forumdaşlar, siz ne düşünüyorsunuz?
Bir ilacın yasallığından öte, insan hayatına dokunma gücünü nasıl değerlendirmeliyiz?