Erdoğan’ın konuşmasından öne çıkanlar şu biçimde:
“Türk iktisadının alperenleri olarak gördüğüm ihracatçılarımızı canı gönülden tebrik ediyorum. bir daha tarihi başarımızın zımnî kahramanları olan işçi kardeşlerimizi de kutluyor, ülkem ve milletim ismine kendilerine şükranlarımı sunuyorum.
Bedelli arkadaşlar ihracat sayılarını açıklamadan evvel özetlemek gerekirse geçen yıla dair değerlendirmelerimi sizlerle paylaşmak istiyorum. İnsanlığı tehdit eden sıhhat kriti koronavirüs ile uğraş ediyoruz. Bir sıhhat problemi olarak başlasa da hayatın her alanını olumsuz etkiledi.
bu biçimdesi devasa bir krize hazırlıksız yakalanan ülkeler çabucak müdafaacı, kısıtlayıcı yollara başvurdu. Avrupa dahil yaşanan badireleri hepimiz gördük görüyoruz. Biz ise altyapımızın sağlamlığı ve önlemlerimizle salgın sürecini alnımızın akıyla geçtik. Toplumun tüm bölümlerine yönelik önlemleri devreye aldık. Dayanak ve teşviklerle milletimizin, üreticimizin kobimizin yanında olduk. Rant peşindeki muhalefetin abuk subuk tekliflerine karşın Türk iktisadına asla kontak kapattırmadık.
Ülkemizin salgın konusundaki muvaffakiyetini sağlayan niçinlerden biri de başkanlık sistemidir. Alınan kararlar süratli bir biçimde uygulamaya geçirilmiş, iktisatta ve kamu güvenliğinde de hamdolsun önemli hiç bir zafiyetle karşılaşmadık. Son 2 yıla ilişkin ekonomik datalar Türkiye’nin muvaffakiyetini açıkça ispat ediyor.
Sorun global ticaret, muhafazacı siyasetler ve salgının tedarik zincirinde yol açtığı çeşitli aksaklıklara yol açmıştır. Hamdolsun bizler burada hiç bir vakit yalnız kalmadık ve muhataplarımızı da yalnız koymadık.
Her kriz birlikteinde kimi fırsatları da getirir. Bunu güzel pahalandıran ülkeler bu krizlerden epey daha kuvvetli çıkar. Dünyada iktisada taraf veren ülkelere baktığınızda bunun bu biçimde olduğunu görürsünüz. Ülkemizde ise her 10 yılda bir yenidenlanan darbeler milletimizi yoksullaştırırken parasına para katmaya alışmış bir avuç seçkinin daha da zenginleşmesini sağladı. Millet kaybederken krizden nemalanan bu seçkin azınlık kazanmaya, palazlanmaya, servetini artırmaya devam etti.
Türkiye’nin içine hapsedildiği bu daireyi 2002 yılında bozan biz olduk. Hayata geçirdiğimiz ıslahatlarla Türk iktisadını prangalardan, demokrasisini vesayet zincirlerinden kurtarmayı başardık. Şeffaf ve öngörülebilir siyasetlerle ülkemizi kalkındırdık, güçlendirdik. İşte Türkiye’nin bilhassa son 2 yıldaki muvaffakiyetinin altında işte bu zımnidir. Türkiye krizleri fırsata çeviren bir ülke haline gelmiştir.
Artık gururla söz ediyorum; toplam ihracatımız yüzde 32 artışla 225 milyar 368 milyon dolar olarak gerçekleşmiştir. Bu bir rekordur
“Türk iktisadının alperenleri olarak gördüğüm ihracatçılarımızı canı gönülden tebrik ediyorum. bir daha tarihi başarımızın zımnî kahramanları olan işçi kardeşlerimizi de kutluyor, ülkem ve milletim ismine kendilerine şükranlarımı sunuyorum.
Bedelli arkadaşlar ihracat sayılarını açıklamadan evvel özetlemek gerekirse geçen yıla dair değerlendirmelerimi sizlerle paylaşmak istiyorum. İnsanlığı tehdit eden sıhhat kriti koronavirüs ile uğraş ediyoruz. Bir sıhhat problemi olarak başlasa da hayatın her alanını olumsuz etkiledi.
bu biçimdesi devasa bir krize hazırlıksız yakalanan ülkeler çabucak müdafaacı, kısıtlayıcı yollara başvurdu. Avrupa dahil yaşanan badireleri hepimiz gördük görüyoruz. Biz ise altyapımızın sağlamlığı ve önlemlerimizle salgın sürecini alnımızın akıyla geçtik. Toplumun tüm bölümlerine yönelik önlemleri devreye aldık. Dayanak ve teşviklerle milletimizin, üreticimizin kobimizin yanında olduk. Rant peşindeki muhalefetin abuk subuk tekliflerine karşın Türk iktisadına asla kontak kapattırmadık.
Ülkemizin salgın konusundaki muvaffakiyetini sağlayan niçinlerden biri de başkanlık sistemidir. Alınan kararlar süratli bir biçimde uygulamaya geçirilmiş, iktisatta ve kamu güvenliğinde de hamdolsun önemli hiç bir zafiyetle karşılaşmadık. Son 2 yıla ilişkin ekonomik datalar Türkiye’nin muvaffakiyetini açıkça ispat ediyor.
Sorun global ticaret, muhafazacı siyasetler ve salgının tedarik zincirinde yol açtığı çeşitli aksaklıklara yol açmıştır. Hamdolsun bizler burada hiç bir vakit yalnız kalmadık ve muhataplarımızı da yalnız koymadık.
Her kriz birlikteinde kimi fırsatları da getirir. Bunu güzel pahalandıran ülkeler bu krizlerden epey daha kuvvetli çıkar. Dünyada iktisada taraf veren ülkelere baktığınızda bunun bu biçimde olduğunu görürsünüz. Ülkemizde ise her 10 yılda bir yenidenlanan darbeler milletimizi yoksullaştırırken parasına para katmaya alışmış bir avuç seçkinin daha da zenginleşmesini sağladı. Millet kaybederken krizden nemalanan bu seçkin azınlık kazanmaya, palazlanmaya, servetini artırmaya devam etti.
Türkiye’nin içine hapsedildiği bu daireyi 2002 yılında bozan biz olduk. Hayata geçirdiğimiz ıslahatlarla Türk iktisadını prangalardan, demokrasisini vesayet zincirlerinden kurtarmayı başardık. Şeffaf ve öngörülebilir siyasetlerle ülkemizi kalkındırdık, güçlendirdik. İşte Türkiye’nin bilhassa son 2 yıldaki muvaffakiyetinin altında işte bu zımnidir. Türkiye krizleri fırsata çeviren bir ülke haline gelmiştir.
Artık gururla söz ediyorum; toplam ihracatımız yüzde 32 artışla 225 milyar 368 milyon dolar olarak gerçekleşmiştir. Bu bir rekordur