Sabiîler cennete girecek mi ?

ItalioBrot

Global Mod
Global Mod
Sabiîler Cennete Girecek mi? Yoksa Sınavın Ek Sınavı mı Var?

Bir forum sabahı düşünün… Herkes kahvesini almış, kimisi felsefe yapıyor, kimisi “dini tartışmalar” başlığına tıklayıp parmaklarını klavyeye sürtüyor. O anda biri soruyor: “Sabiîler cennete girecek mi?”

İşte o an, sanal ortamda kahkaha, merak ve “bi’ saniye bu kimdi ya?” havası bir araya geliyor. Çünkü konu, hem derin hem de komik bir belirsizlik içeriyor: Sabiîler kimdi, hâlâ varlar mı, ve gerçekten biletleri kesilmiş mi?

---

Kısa Bir Hatırlatma: Sabiîler Kimdir, Ne Yer Ne İçer?

Sabiîler, tarihsel olarak hem Kur’an’da hem de bazı eski kaynaklarda adı geçen gizemli bir topluluk. Kimilerine göre yıldızlara tapan, kimilerine göre tek tanrıcı; bazılarına göre Mandeanlar (Güney Irak’ta yaşayan küçük bir topluluk), kimilerine göre “göksel rehberlere” inanan bir tür mistik akım. Kur’an’da Müslümanlar, Yahudiler, Hristiyanlar ve Sabiîler birlikte anılır:

> “Şüphesiz, iman edenler, Yahudiler, Hristiyanlar ve Sabiîlerden Allah’a ve ahiret gününe inananlar ve salih amel işleyenler için korku yoktur.” (Bakara 62)

Yani bir noktada, Sabiîler “cennete adaylar kulübü”nde kayıtlı görünüyor. Ama mesele şu: Bu ayette geçen “iman eden” kısmının kapsamı nedir, kim hangi şartları sağlıyor, ve başvuru formu hâlâ açık mı?

---

Erkeklerin “Mantık” Tarafı: Cennete Girmek İçin Kriter Tablosu

Forumdaki erkek üyelerden biri, adını “CennetMühendisi” koymuş mesela. Yazıyor:

> “Arkadaşlar, bu işte netlik olmalı. Eğer sistem adilse, herkes aynı kurala tabidir. Puanlama sistemi açık olmalı. Salih amel şu kadar puan, iman bu kadar puan…”

Ve herkes gülüyor. Çünkü erkeklerin çözüm odaklılığı bazen dini tartışmalarda Excel tablosu gibi işliyor: sütunlar, kriterler, değerlendirme yüzdeleri…

Ama bir yandan da bu yaklaşım, ciddi bir mantık arayışı içeriyor. Eğer Tanrı mutlak adilse, Sabiîler de kendi dönemlerindeki bilgi düzeyiyle en doğruyu aradılarsa, neden cennetten men edilsinler? Bu bakış, dinin evrenselliğiyle insanın sınırlı bilgisi arasındaki köprüye mantıkla yaklaşmaya çalışıyor.

---

Kadınların “Empati” Tarafı: Cennet, Kapalı Bir Site Değil

Bir kadın kullanıcı, “Gökkuşağı_İnancı” adında, hemen yazıyor:

> “Bence Tanrı bizim kimlik kartımızı değil, kalbimizi okuyor. Bir insanın sevgisi, merhameti varsa, adını ne koyduğunun önemi yok.”

Bu cümle, forumda yankı yapıyor. Kadınlar genelde ilişki odaklı düşünüyor; yani “biz” merkezli. Bu yüzden cenneti bir yarış değil, bir bütünleşme alanı gibi görüyorlar.

Onlara göre mesele “kimin doğru formülü ezberlediği” değil, “kimin kalpten sevdiği.”

Yani Sabiî bir kadının yıldızlara bakarak Tanrı’ya dua etmesiyle bir Müslümanın seccadede ağlaması aynı duygusal rezonansa girebilir. Ve kim bilir, belki Tanrı, frekansla değil, niyetle ölçüyordur.

---

Biraz Mizah Olmadan Cennet Konusu Çekilmez

Forumun en renkli üyesi “TeolojikTroll” geliyor:

> “Kardeşim, Sabiîler cennete girecekse, ben de son anda dilekçe veririm. ‘Yeni din kaydı’ butonu yok mu sistemde?”

Bu şaka ortamı yumuşatıyor. Çünkü din, insanlar arasında en çok kavga çıkaran ama aynı zamanda en çok kahkaha attıran konulardan biri. Mizah, korku ve önyargının panzehiri.

Bu tarz bir yaklaşım, hem konunun ağırlığını hafifletiyor hem de insanların birbirini dinlemesini sağlıyor.

Bir kullanıcı yazıyor:

> “Eğer Sabiîler yıldızlara bakarak Tanrı’ya ulaşıyorsa, biz de telefon ekranına bakarken biraz aynı şeyi yapmıyor muyuz?”

Bu yorum, forumda kahkahalarla birlikte derin bir sessizlik yaratıyor. Çünkü haklılık payı yüksek: her dönem kendi “tapınma nesnesini” üretmiyor mu?

---

Dinler Arası Adalet: Tanrı’nın Kozmik Ölçeği

Eğer dinleri bir yarış olarak değil de bir yol olarak düşünürsek, her yolun bir ışığı vardır. Sabiîler de bu yolların en eski taşlarından biri. Onların Tanrı’yı arayışı, bizimkinden farklı bir dille anlatılmış olabilir.

Bir felsefeci kullanıcı şöyle yazıyor:

> “Belki de cennet, doğru inananların değil, samimi arayanların yeridir.”

Bu cümle, E-E-A-T (Deneyim, Uzmanlık, Yetkinlik, Güvenilirlik) çerçevesinde de derin anlam taşır. Çünkü bu bakış, hem tarihsel bilgiye dayanır hem de kişisel tecrübeyi merkeze koyar.

Tarihçiler, Sabiîlerin “dünyayı bir denge içinde görmek” öğretisine sahip olduklarını söyler. Onlara göre ruh, ışığa dönmek için arınır. Bu kavram, birçok semavi dinle ortak temellere sahiptir. Yani farklı kültürel dillerde aynı Tanrı’ya farklı isimler verilmiştir — tıpkı farklı ülkelerde aynı melodiyi başka enstrümanlarla çalmak gibi.

---

Sabiîlikten Günümüze: İnanç, Kimlik ve Arayış

Modern dünyada hâlâ yaşayan Mandean toplulukları, vaftiz, temizlik ve içsel arınmayı önemser. İnançlarının merkezinde “ışık dünyası” ve “karanlık dünyası” kavramı vardır.

Bu inanç, aslında hepimizin içinde süren bir metaforik savaşı anlatır:

İyilik mi, kötülük mü? Bilinç mi, nefis mi?

Bu yüzden “cennet kimindir?” sorusu, aslında “kim gerçekten aradı?” sorusuna dönüşür.

Sabiîler belki adı unutulmuş bir topluluk ama arayışları, bugünün insanına hâlâ aynadan bakan bir yüz gibi: neye inanırsak inanalım, bir şey arıyoruz — anlamı.

---

Sonuç: Cennete Girmek Değil, Cenneti Yaşamak

Forumun sonunda biri şöyle yazıyor:

> “Belki de mesele cennete girmek değil, burada cenneti yaratabilmek. Sabiî de, Müslüman da, ateist de, eğer dünyayı daha yaşanır kılıyorsa, belki de Tanrı onu zaten cennete almıştır.”

İşte en güzel cevap bu oluyor. Çünkü gerçek inanç, sadece inanmak değil; iyi olmak, üretmek, paylaşmak ve merhametli kalmak.

Belki Sabiîler cennete girecek, belki de cenneti zaten kendi içlerinde bulmuşlardır.

Ve kim bilir — belki cennetin kapısında Tanrı şöyle der:

> “Hoş geldiniz. Kim olduğunuz önemli değil. Ne getirdiniz?”