Meral Akşener, bugün Adıyaman ve ilçelerinde esnafın ve vatandaşların problemlerini dinledi. Adıyaman ziyareti sırasında Akşener’e, UYGUN Parti genel lider yardımcıları Lütfü Türkan ve Koray Aydın, milletvekilleri Durmuş Yılmaz ve Ümit Dikbayır ile Adıyaman vilayet ve ilçe liderleri eşlik etti.
Kahta Belediyesi’ni ziyareti sırasında, ANKA Haber Ajansı’nın “Sedat Peker’in ortaya attığı argümanlar ve kamuoyunda paylaşılan Sayıştay raporları hakkında ne düşünüyorsunuz” sorusu üzerine Akşener, şunları söylemiş oldu:
“MÜTHİŞ BİR DEVLET KRİZİ VAR”
“O tezlerin delillendirildiği, o tezlerin kanıt gösterilerek sav edildiği bir alan da var. Sonuç itibariyle bu iktidar, döndürüp ‘bu tezler nedir, kanıtlar yanlışsız mudur, haydi bakalım’, –daha savcılara gelmeden söylüyorum- yönetim kendi ortasında soruşturma başlatır. Ona dair bir çalışma başlatır. Bunu yapmak yerine, Türkiye’de her önüne gelenin terörist ilan edildiği bir birinci oluşturuldu. Yani bu vakitte en son kebapçılar terörist oldu artık. Fakat argümanlar epeyce vahim argümanlar, ortaya konulan kanıtlar epey değişik kanıtlar ve geçmişte olsa, o beğenmedikleri eski Türkiye olsa fazlacatan bakanların bir kısmı şu an itibariyle soruşturma altında istifa etmiş olurlardı. Yani soruşturmanın selameti için bu yönetimin yaptığı bir iş olurdu. Öteki taraftan savcılar oldukcatan harekete geçmiş olurlardı. Onlar da ayrıyeten türel olarak soruşturma başlatır, bir müddetç ortaya çıkardı. ötürüsıyla latife üzere bir devirde yaşıyoruz, birincisi bu. Dayanılmaz bir devlet krizi var Türkiye’de, fevkalade bir ciddiyet krizi var, yani ne diyeyim ki?
“BİZİ YÖNETENLER İÇİN FEVKALADE BİR UTANÇ KAYNAĞI”
Öteki taraftan Sayıştay’ın ortaya koyduğu, yani devletin ortaya koyduğu raporun da ben dünkü küme konuşmamda birazını söyleyebildim. Yayınlanan o raporların içerisinde o denli bir şeyler var ki hakikatten göz göre nazaran hırsızlığın Sayıştay raporlarında lisana gelmesi, teyit edilmesi, kayıt altına alınması, bu ülkeyi yönetenler, bizi yönetenler için harikulade bir utanç deposudur.
“SAVCILARIN HAREKETE GEÇMEMESİ, HUKUKUN ORTADAN KALKTIĞINI GÖSTEREN KARİNEDİR”
Artık biz kendimize hazreti Ömer’in adaletini şiar edinmiş insanlarız. Siyasi olarak söylemiyorum, kahir ekseriyet bu biçimde. ötürüsıyla yani “Fırat’ın kenarında bir kuzuyu kurt kapsa onun hesabı benden sorulur” diyen bir devlet anlayışının da mensuplarıydık, vatan ve millet olarak. Vatandaş ve millet olarak söylüyorum ben bunu, siyasi bir sorun değil. Artık o denli bir hale geldi ki Türkiye, yapanın yanına, yani hırsızın yanına kar kaldığı, ahlaksızın yanına kar kaldığı bir devirde hiç bir savcının harekete geçemediği, buna karşılık Sayıştay bir devlet kurumu, devlet kurumuna Karayolları Genel Müdürlüğü’nün verdiği karşılık ‘yalandır’. Ve burada ciddiyetsiz bir devlet yönetimi ve kıpırdamayan savcılar… Artık buradan yola çıkarak Türkiye bir hukuk devleti olsaydı, hukukun üstünlüğü geçerli olsaydı, yargı bağımsız olsaydı, hâkim bağımsız olsaydı aslına bakarsan siyasetçinin bir şey yapmasına gerek kalmadan bu bahislerin soruşturulmasına derhal harekete geçerdi. Artık bütün bunların olmaması, yargının da bağımsız olmadığı, adaletin ortadan kalktığı, hukukun ortadan kalktığını gösteren bir karine.
“BİZİM İKTİDARIMIZDA YARGI BAĞIMSIZ OLACAK”
Biz, iktidar olduğumuzda, Allah nasip eder de iktidar olduğumuzda, biz yargıyı bağımsız, hakimi bağımsız, hukukun üstünlüğünü temin edeceğiz. Bunu temin ettiğimiz vakit aslına bakarsan hırsızlık yapan, yolsuzluk yapan, ahlaksızlık yapan her kim ise yani kaşınızı gözünüzü oynatmadan ister siyasetçi ister bürokrat ister bir diğeri, yani yargının harekete geçeceği bir sistemi kuracağız.
Ben, Allah’a fazlaca şükür, 27 yıllık etkin siyasi hayatımda epey kıymetli bakılırsavlerde de bulundum. Ne benim ne de aile fertlerimden birinin yolsuzluğuna dair Allah’ıma bin şükür bir isnatla karşılaşmadım. Yani ben, kendisini ‘dürüst bir siyasetçi’ diye tanımlayan bir beşerim. Bu benim bakılırsavim, bakın aslında söylerken utanıyorum, fakat siyasetçinin yargıya ‘hayır yap’ ya da ‘evet yapma’ talimatı vermesinin yanlışlığı üzerinde duruyorum. ötürüsıyla yargı bağımsız olmalı ki, hakim bağımsız olmalı ki, hukukun üstünlüğü sağlanmalı ki, adalet sağlanmalı ki siyasetçi kaşını gözünü oynatmadan bakılırsavi gereği bizatihi harekete geçebilsin.”
Kahta Belediyesi’ni ziyareti sırasında, ANKA Haber Ajansı’nın “Sedat Peker’in ortaya attığı argümanlar ve kamuoyunda paylaşılan Sayıştay raporları hakkında ne düşünüyorsunuz” sorusu üzerine Akşener, şunları söylemiş oldu:
“MÜTHİŞ BİR DEVLET KRİZİ VAR”
“O tezlerin delillendirildiği, o tezlerin kanıt gösterilerek sav edildiği bir alan da var. Sonuç itibariyle bu iktidar, döndürüp ‘bu tezler nedir, kanıtlar yanlışsız mudur, haydi bakalım’, –daha savcılara gelmeden söylüyorum- yönetim kendi ortasında soruşturma başlatır. Ona dair bir çalışma başlatır. Bunu yapmak yerine, Türkiye’de her önüne gelenin terörist ilan edildiği bir birinci oluşturuldu. Yani bu vakitte en son kebapçılar terörist oldu artık. Fakat argümanlar epeyce vahim argümanlar, ortaya konulan kanıtlar epey değişik kanıtlar ve geçmişte olsa, o beğenmedikleri eski Türkiye olsa fazlacatan bakanların bir kısmı şu an itibariyle soruşturma altında istifa etmiş olurlardı. Yani soruşturmanın selameti için bu yönetimin yaptığı bir iş olurdu. Öteki taraftan savcılar oldukcatan harekete geçmiş olurlardı. Onlar da ayrıyeten türel olarak soruşturma başlatır, bir müddetç ortaya çıkardı. ötürüsıyla latife üzere bir devirde yaşıyoruz, birincisi bu. Dayanılmaz bir devlet krizi var Türkiye’de, fevkalade bir ciddiyet krizi var, yani ne diyeyim ki?
“BİZİ YÖNETENLER İÇİN FEVKALADE BİR UTANÇ KAYNAĞI”
Öteki taraftan Sayıştay’ın ortaya koyduğu, yani devletin ortaya koyduğu raporun da ben dünkü küme konuşmamda birazını söyleyebildim. Yayınlanan o raporların içerisinde o denli bir şeyler var ki hakikatten göz göre nazaran hırsızlığın Sayıştay raporlarında lisana gelmesi, teyit edilmesi, kayıt altına alınması, bu ülkeyi yönetenler, bizi yönetenler için harikulade bir utanç deposudur.
“SAVCILARIN HAREKETE GEÇMEMESİ, HUKUKUN ORTADAN KALKTIĞINI GÖSTEREN KARİNEDİR”
Artık biz kendimize hazreti Ömer’in adaletini şiar edinmiş insanlarız. Siyasi olarak söylemiyorum, kahir ekseriyet bu biçimde. ötürüsıyla yani “Fırat’ın kenarında bir kuzuyu kurt kapsa onun hesabı benden sorulur” diyen bir devlet anlayışının da mensuplarıydık, vatan ve millet olarak. Vatandaş ve millet olarak söylüyorum ben bunu, siyasi bir sorun değil. Artık o denli bir hale geldi ki Türkiye, yapanın yanına, yani hırsızın yanına kar kaldığı, ahlaksızın yanına kar kaldığı bir devirde hiç bir savcının harekete geçemediği, buna karşılık Sayıştay bir devlet kurumu, devlet kurumuna Karayolları Genel Müdürlüğü’nün verdiği karşılık ‘yalandır’. Ve burada ciddiyetsiz bir devlet yönetimi ve kıpırdamayan savcılar… Artık buradan yola çıkarak Türkiye bir hukuk devleti olsaydı, hukukun üstünlüğü geçerli olsaydı, yargı bağımsız olsaydı, hâkim bağımsız olsaydı aslına bakarsan siyasetçinin bir şey yapmasına gerek kalmadan bu bahislerin soruşturulmasına derhal harekete geçerdi. Artık bütün bunların olmaması, yargının da bağımsız olmadığı, adaletin ortadan kalktığı, hukukun ortadan kalktığını gösteren bir karine.
“BİZİM İKTİDARIMIZDA YARGI BAĞIMSIZ OLACAK”
Biz, iktidar olduğumuzda, Allah nasip eder de iktidar olduğumuzda, biz yargıyı bağımsız, hakimi bağımsız, hukukun üstünlüğünü temin edeceğiz. Bunu temin ettiğimiz vakit aslına bakarsan hırsızlık yapan, yolsuzluk yapan, ahlaksızlık yapan her kim ise yani kaşınızı gözünüzü oynatmadan ister siyasetçi ister bürokrat ister bir diğeri, yani yargının harekete geçeceği bir sistemi kuracağız.
Ben, Allah’a fazlaca şükür, 27 yıllık etkin siyasi hayatımda epey kıymetli bakılırsavlerde de bulundum. Ne benim ne de aile fertlerimden birinin yolsuzluğuna dair Allah’ıma bin şükür bir isnatla karşılaşmadım. Yani ben, kendisini ‘dürüst bir siyasetçi’ diye tanımlayan bir beşerim. Bu benim bakılırsavim, bakın aslında söylerken utanıyorum, fakat siyasetçinin yargıya ‘hayır yap’ ya da ‘evet yapma’ talimatı vermesinin yanlışlığı üzerinde duruyorum. ötürüsıyla yargı bağımsız olmalı ki, hakim bağımsız olmalı ki, hukukun üstünlüğü sağlanmalı ki, adalet sağlanmalı ki siyasetçi kaşını gözünü oynatmadan bakılırsavi gereği bizatihi harekete geçebilsin.”