Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Fox TV canlı yayınında, İsmail Küçükkaya ile Çalar Saat programında soruları yanıtlıyor.
Kanal İstanbul’a ait değerlendirmelerde bulunan Kılıçdaroğlu, “Eğer Kanal İstanbul’a rastgele bir ülke kredi verirse iktidara geldiğimizde biz o projeyi durduracağız o ülkeyle de ortamıza uzaklık koyacağız. O şirketlerin asla paralarını ödemeyeceğiz” dedi.
MÜSİLAJ SORUNU
Keşke olay bu noktaya gelmeseydi. Dünyanın yalnızca bizde olan bir iç denizi, buranın gözümüz üzere korunması lazım. Biz Marmara’yı bu hale getirdik. El birliğiyle biz bu işi nasıl temizleriz diye uğraşıyorlar. Fakat Allah aşkına şu Ergene Irmağı’nın doğduğu kaynağa bakıyorsunuz, denize aktığı yere bakıyorsunuz. Biri bembeyaz biri simsiyah. Belediye liderlerimiz hazır. Üzerine düşen bakılırsavleri yapmaya hazırlar. Kâfi ki merkezle lokal içinde samimi işbirliği kurulsun.
KANAL İSTANBUL
Şayet Kanal İstanbul’a rastgele bir ülke kredi verirse iktidara geldiğimizde biz o projeyi durduracağız o ülkeyle de ortamıza aralık koyacağız. O şirketlerin asla paralarını ödemeyeceğiz. Zira Türkiye’ye hiç kimsenin ihanet etmeye hakkı yoktur. Ne demek Kanal İstanbul? Fakat onlar başa takmışlar yapacaklar. İstanbul’u rant alanına dönüştürmek istiyorlar.
Kanal İstanbul’dan hükümetin ne yararı olacak? Stratejik olarak ne çıkarı olacak onu da bilmiyoruz. Olsa esasen Erdoğan ballandıra ballandıra bunu anlatır. etrafında binalar olacak.
ERKEN SEÇİM
Türkiye yönetilmiyor. Türkiye savruluyor. Kimin ne yaptığı aşikâr değil. Akdeniz’de bizim bir gemimize arama yapılacaktı. 4 saat Erdoğan’a kimse ulaşamıyor. 5 saat geçiyor, ya savaş olsaydı ne olacaktı? Zira Dışişleri Bakanlığı devre dışı bırakılmış. İbrahim Kalın da konuşuyor. Niçin Dışişleri Sözcüsü yok. Ulusal Savunma Bakanı da dış siyasette faal geziyor. Sistemde bir sorun değil hayli sorun var. Bütün yetkilerin bir şahsa bağlanması. Resmi Gazete’yi bile hakikat dürüst çıkaramadı.
Mafyanın Cumhur İttifakı’nın üçüncü ortağı olduğu kapalıydı, açıkça ortaya çıktı. Gideceğiz seçime. Vatandaşın hakemliği son derece kıymetlidir. Bu sonbaharda, ne vakit olursa. Geciktiğimiz her gün maliyet artıyor. Topluma maliyeti artıyor. Tahminen vatandaş diyecek ki 128 milyar doları götürmüşler lakin bir 128 milyar dolar daha götürsünler deyip oy verecek. Merkez Bankası’nın şu anda net rezervi eksi 47 milyar 600 milyon dolar. Merkez Bankası’nda 1 cent dahi yok. Bu para dışarıdan alınıp getirilip kasasına konan para. 47 milyar 600 milyon dolar var lakin oburunun parası. İktidar değişecek. Ben bu ülkede yaşayan insanların ferasetine inanıyorum. Siyaset kirlilikten arınacak, pak bir siyasetle yolumuza devam edeceğiz. Bir sürü paket deklare ettilar hiç birisi olmadı. Parlamantoya gelmiyor bunlar.
SEDAT PEKER GÖRÜNTÜLERİ
Organize hata örgütü başkanı Sedat Peker’in peş peşe yayımladığı görüntülerle ilgili de konuşan Kılıçdaroğlu, şunları söylemiş oldu:
Sedat Peker yer altı dünyasının aktörlerinden birisi.
Bunların bir kısmı esasen daha evvel tabir edilmişti. Parlamento tutanaklarına geçmişti fakat bunlar iktidar partisi bunu muhalefetin suçlaması olarak sundu, bu biçimde bir şey yoktur dedi lakin artık işin ortasında olan bir kişi deklare etti.
O kadar rahattı ki “Erdoğan’ın dağıttığı kahveleri ben verdim” dedi. Bir ülkenin Cumhurbaşkanı, parasını partinin ödemediği bir kahveyi alır dağıtırsa ne olur?
Savcı üstten talimat gelmediği için harekete geçmiyor. Savcı harekete geçse pislikler ortaya çıkacak. Savcı talimat olmaksızın direkt doğruya soruşturma açması lazım.
Verdiğimiz önergeler reddedildi. Araştırmayın, soruşturmayın demektir bu.
Olayın ortasında olan kişi anlatıyor. Yer veriyor, isim, vakit veriyor. Her şeyi veriyor. Bunlar oldu diyor. Bakıyorsunuz, aslına bakarsan bunlar gerçek. Şayet hatalıysak içinizde en az hatalı olan benim diyor.
Cumhur İttifakı’na bakar mısınız? Tüyü bitmemiş yetimin hakkı olan 128 milyar doları buharlaştırdı bunlar. Devlet dediğimiz kurumun saydam olması lazım. Vatandaştan vergi alıyorsunuz. Vergiyi nereye harcadığınızı açıklayacaksınız. O da yok.
10 BİN DOLAR ALAN SİYASETÇİ
İçişleri Bakanı kalktı bir açıklama yaptı. Bir siyasetçiye her ay 10 bin dolar para veriliyor dedi. Yani rüşvet. Bir siyasetçiye, yer altı dünyasının bir aktörü niye her ay para versin. Bu siyasetçiyi biliyoruz, gazeteler yazıyor. Erdoğan’ın sesi çıkıyor mu? Bu siyasetçinin AKP MKYK’nın üyesi olduğunu da herkes biliyor.
Peker, şunu söyler bunu söyler. Bu iddiayı yapan İçişleri Bakanı. Emniyet İstihbarat, Jandarma İstihbarat ona bağlı. Devletin televizyonunda bunu söylüyor. Bunu saklamak cürüm lakin saklıyor.
Ortada bir şey yokken 17/25’e gönderme yaptı Sayın Soylu. Bakanların çocuklarının aldıkları rüşvetin para sayma makinalarını gündeme getirdi. Yani Erdoğan’a diyor ki “Ben 10 bin dolar rüşvet alanı biliyorum. Bana bir şey olursa azdan az, fazlacatan epeyce gider” diyor. Yani asıl senden sarfiyat diyor.
Savcı harekete geçmedi. Soylu’yu çağırıp da Erdoğan “Sen epeyce önemli bir argümanda bulunuyorsun, bu kişi kim? Bana söyle.” demiyor.
Erdoğan Soylu’yu çağırmadı. Çağıramaz ve konuşamaz. Rüşvet alan bir kişiyi büyükelçi yapan bir kişi. Onu da öteki bir yere atayacak.
Gönderdiği talimat “Asla bu konularda konuşmayacaksınız.”
Soylu’nun elinde Erdoğan’ı, yakın etrafını, ailesini zora sokacak fazlaca bilgi var.
Kanal İstanbul’a ait değerlendirmelerde bulunan Kılıçdaroğlu, “Eğer Kanal İstanbul’a rastgele bir ülke kredi verirse iktidara geldiğimizde biz o projeyi durduracağız o ülkeyle de ortamıza uzaklık koyacağız. O şirketlerin asla paralarını ödemeyeceğiz” dedi.
MÜSİLAJ SORUNU
Keşke olay bu noktaya gelmeseydi. Dünyanın yalnızca bizde olan bir iç denizi, buranın gözümüz üzere korunması lazım. Biz Marmara’yı bu hale getirdik. El birliğiyle biz bu işi nasıl temizleriz diye uğraşıyorlar. Fakat Allah aşkına şu Ergene Irmağı’nın doğduğu kaynağa bakıyorsunuz, denize aktığı yere bakıyorsunuz. Biri bembeyaz biri simsiyah. Belediye liderlerimiz hazır. Üzerine düşen bakılırsavleri yapmaya hazırlar. Kâfi ki merkezle lokal içinde samimi işbirliği kurulsun.
KANAL İSTANBUL
Şayet Kanal İstanbul’a rastgele bir ülke kredi verirse iktidara geldiğimizde biz o projeyi durduracağız o ülkeyle de ortamıza aralık koyacağız. O şirketlerin asla paralarını ödemeyeceğiz. Zira Türkiye’ye hiç kimsenin ihanet etmeye hakkı yoktur. Ne demek Kanal İstanbul? Fakat onlar başa takmışlar yapacaklar. İstanbul’u rant alanına dönüştürmek istiyorlar.
Kanal İstanbul’dan hükümetin ne yararı olacak? Stratejik olarak ne çıkarı olacak onu da bilmiyoruz. Olsa esasen Erdoğan ballandıra ballandıra bunu anlatır. etrafında binalar olacak.
ERKEN SEÇİM
Türkiye yönetilmiyor. Türkiye savruluyor. Kimin ne yaptığı aşikâr değil. Akdeniz’de bizim bir gemimize arama yapılacaktı. 4 saat Erdoğan’a kimse ulaşamıyor. 5 saat geçiyor, ya savaş olsaydı ne olacaktı? Zira Dışişleri Bakanlığı devre dışı bırakılmış. İbrahim Kalın da konuşuyor. Niçin Dışişleri Sözcüsü yok. Ulusal Savunma Bakanı da dış siyasette faal geziyor. Sistemde bir sorun değil hayli sorun var. Bütün yetkilerin bir şahsa bağlanması. Resmi Gazete’yi bile hakikat dürüst çıkaramadı.
Mafyanın Cumhur İttifakı’nın üçüncü ortağı olduğu kapalıydı, açıkça ortaya çıktı. Gideceğiz seçime. Vatandaşın hakemliği son derece kıymetlidir. Bu sonbaharda, ne vakit olursa. Geciktiğimiz her gün maliyet artıyor. Topluma maliyeti artıyor. Tahminen vatandaş diyecek ki 128 milyar doları götürmüşler lakin bir 128 milyar dolar daha götürsünler deyip oy verecek. Merkez Bankası’nın şu anda net rezervi eksi 47 milyar 600 milyon dolar. Merkez Bankası’nda 1 cent dahi yok. Bu para dışarıdan alınıp getirilip kasasına konan para. 47 milyar 600 milyon dolar var lakin oburunun parası. İktidar değişecek. Ben bu ülkede yaşayan insanların ferasetine inanıyorum. Siyaset kirlilikten arınacak, pak bir siyasetle yolumuza devam edeceğiz. Bir sürü paket deklare ettilar hiç birisi olmadı. Parlamantoya gelmiyor bunlar.
SEDAT PEKER GÖRÜNTÜLERİ
Organize hata örgütü başkanı Sedat Peker’in peş peşe yayımladığı görüntülerle ilgili de konuşan Kılıçdaroğlu, şunları söylemiş oldu:
Sedat Peker yer altı dünyasının aktörlerinden birisi.
Bunların bir kısmı esasen daha evvel tabir edilmişti. Parlamento tutanaklarına geçmişti fakat bunlar iktidar partisi bunu muhalefetin suçlaması olarak sundu, bu biçimde bir şey yoktur dedi lakin artık işin ortasında olan bir kişi deklare etti.
O kadar rahattı ki “Erdoğan’ın dağıttığı kahveleri ben verdim” dedi. Bir ülkenin Cumhurbaşkanı, parasını partinin ödemediği bir kahveyi alır dağıtırsa ne olur?
Savcı üstten talimat gelmediği için harekete geçmiyor. Savcı harekete geçse pislikler ortaya çıkacak. Savcı talimat olmaksızın direkt doğruya soruşturma açması lazım.
Verdiğimiz önergeler reddedildi. Araştırmayın, soruşturmayın demektir bu.
Olayın ortasında olan kişi anlatıyor. Yer veriyor, isim, vakit veriyor. Her şeyi veriyor. Bunlar oldu diyor. Bakıyorsunuz, aslına bakarsan bunlar gerçek. Şayet hatalıysak içinizde en az hatalı olan benim diyor.
Cumhur İttifakı’na bakar mısınız? Tüyü bitmemiş yetimin hakkı olan 128 milyar doları buharlaştırdı bunlar. Devlet dediğimiz kurumun saydam olması lazım. Vatandaştan vergi alıyorsunuz. Vergiyi nereye harcadığınızı açıklayacaksınız. O da yok.
10 BİN DOLAR ALAN SİYASETÇİ
İçişleri Bakanı kalktı bir açıklama yaptı. Bir siyasetçiye her ay 10 bin dolar para veriliyor dedi. Yani rüşvet. Bir siyasetçiye, yer altı dünyasının bir aktörü niye her ay para versin. Bu siyasetçiyi biliyoruz, gazeteler yazıyor. Erdoğan’ın sesi çıkıyor mu? Bu siyasetçinin AKP MKYK’nın üyesi olduğunu da herkes biliyor.
Peker, şunu söyler bunu söyler. Bu iddiayı yapan İçişleri Bakanı. Emniyet İstihbarat, Jandarma İstihbarat ona bağlı. Devletin televizyonunda bunu söylüyor. Bunu saklamak cürüm lakin saklıyor.
Ortada bir şey yokken 17/25’e gönderme yaptı Sayın Soylu. Bakanların çocuklarının aldıkları rüşvetin para sayma makinalarını gündeme getirdi. Yani Erdoğan’a diyor ki “Ben 10 bin dolar rüşvet alanı biliyorum. Bana bir şey olursa azdan az, fazlacatan epeyce gider” diyor. Yani asıl senden sarfiyat diyor.
Savcı harekete geçmedi. Soylu’yu çağırıp da Erdoğan “Sen epeyce önemli bir argümanda bulunuyorsun, bu kişi kim? Bana söyle.” demiyor.
Erdoğan Soylu’yu çağırmadı. Çağıramaz ve konuşamaz. Rüşvet alan bir kişiyi büyükelçi yapan bir kişi. Onu da öteki bir yere atayacak.
Gönderdiği talimat “Asla bu konularda konuşmayacaksınız.”
Soylu’nun elinde Erdoğan’ı, yakın etrafını, ailesini zora sokacak fazlaca bilgi var.