CHP Genel Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, “Saray hükümeti; halkımızı bile isteye daha da yoksullaştırıyor. Fakirliğimizi satmaya hazırlanan bir iktidarla karşı karşıyayız” dedi. Kılıçdaroğlu, “Oy değildir sorun, çocuklarımızdır. hiç bir çocuğumuzun yatağa aç girmemesidir. İşte bu yüzden bu organize kötülükle arbede edeceğim” diye konuştu.
“YAŞATILAN DERİN YOKSULLUĞU KONUŞMAMIZ LAZIM”
Kılıçdaroğlu, şunları söylemiş oldu:
“Sizi bir daha konutumda ağırlıyorum, konuşmamız gereken kıymetli sorunlar var. Derin bir ekonomik kriz içerisindeyiz, gidiyoruz daima birlikte bir kıyamete. Lakin kanımca; halkımız gerçekte olup biten çabucak hemen tam olarak idrak etmiş değil. Maksadım; bu görüntüyle olup biteni anlaşılır bir biçimde anlatabilmek. Sizden ricam tüm önyargılarınızı birkaç dakikalığına bir kenara bırakmanız ve beni kulağınızla değil kalpten dinlemenizdir. Dinleyin zira yaşatılan derin yoksulluğu konuşmamız lazım.
“HİÇ BİTMEDİ BİR DİLİM KURU EKMEĞİN KAVGASI”
Bu topraklar yoksulluğa hiç yabancı olmadı maalesef. Yeni bir şey değil ki bizlerin yoksulluğu, hükümetler geldi gitti yıllar uzunluğu, ne muktedirler gördü bu topraklar ancak bahtımız hiç değişmedi. Bu topraklarda hiç bitmedi bir dilim kuru ekmeğin hengamesi. söylemiş oldum bir daha söylüyorum; iktidar olmak bana yetmiyor. ömrümün bu kademesinde arkamda bırakacağım mirası düşünüyorum ben geceleri; bu fukaralığı, bu kuru ekmek hengamesini bitiremiyorsam ne yapayım ben iktidarı.
“ÇOCUKLARIMIZ HAYATLARI BOYUNCA BU YOKSULLUĞUN İZLERİNİ, YARALARINI, TAŞIMAK ZORUNDA KALIYORLAR”
Sevgili gazeteciler lütfen artık ‘strateji’ falan demeyin, strateji bizim işimiz değildir o gençlerin işi, ben milletimle helalleşme kademesine geçmiş bir siyasetçiyim. Benim o denli stratejilerle işim olmaz.
Sevgili dostlarım, Allah biliyor ya; ben hiç sevmedim bu çağı. Bu ismine çağdaş dediğimiz hakkaniyetsiz çağda o denli bir bencillik düzeyine gelmiş durumdayız ki, milyonlarca çocuğumuz derin bir yoksulluk ortasında yaşıyor farkında bile değiliz. Soğuk odalarda uyuyor yavrularımız, aç karnına ders çalışıyorlar, okula gidemiyor bir kısmı, yetersiz beslenme hasta ediyor onları. Biliyor musunuz bu çocukların uzunlukları uzamıyor, kimse duvara uzunluklarının ölçüsünü de yazmıyor esasen.
Hastalıklar, bu çocuklarımızın zihinsel kapasitelerini ve fizikî gelişimlerini derinde etkiliyor. Çocuklarımız hayatları boyunca bu yoksulluğun izlerini, yaralarını, taşımak zorunda kalıyorlar. Bu çocuklara keyifli bir hayat sürme hakkını tanımak; hem iktidarların ahlaki bir yükümlülüğüdür birebir vakitte ekonomik bir zorunluktur. Bunu sağlamak, bu çocukların Kemal dedesinin de en kıymetli amacı olacak.
Nefsine yenilen sorumsuz başkanlar ve iktidarların yapamadığını ben yapmak işitiyorum. ömrümün bu basamağında neyleyim ben sarayları, paraları. Ben nefsimi körelteli epey uzun yıllar oldu. Tek bir muradım var benim; o da milletimin gelecekte bana dua etmesidir bu kadar.
“SARAYIN GELECEK İÇİN ÜLKEMİZE ARTIK TEK BİR VAADİ VAR; O DA İŞÇİNİN SÖMÜRÜSÜ”
Gelelim artık iktisatta son yaşananlara; bugüne kadar iktidarlar nefislerini köreltemediler dedim lakin bu saray hükümeti farklı. Türkiye tarihinde birinci kez bir iktidar, yani bu saray hükümeti; halkımızı bile isteye daha da yoksullaştırıyor. Bu karnı aç çocukların, anne ve babaların emeğini daha da değersizleştirerek ucuz emek olarak emperyalistlere satacağını açık bir lisanla, bağırarak her yerde söylüyor. Fakirliğimizi satmaya hazırlanan bir iktidarla karşı karşıyayız. Emeğinizin pahası ucuzlayacak ki batılının dolarına peşkeş çekilebilsin. Sarayın gelecek için ülkemize artık tek bir vaadi var; o da işçinin sömürüsü. Siz çalışacaksınız sevgili halkım batının refahı daha da artacak, budur vaatleri.
Pekala ben neye inanıyorum? Ben ekonomik büyümeye inanıyorum şüphesiz fakat benim için eşit bir gelir dağılımı, hakkaniyetsiz ve yoksullaştıran bir büyümeden epeyce daha değerli. Benim amacım yoksulluk oranını epeyce süratli bir biçimde azaltmak ve toplumsal adaleti sağlamak. Ben hem büyümenin birebir vakitte daha fazla eşitliğin mümkün olduğuna inanıyorum. Ben yoksul fukaranın düzgünce yoksullaştırılması üzerinden ihracatçıların daha hayli dolar kazanmasına asla karşıyım.
“OY DEĞİLDİR SIKINTI, ÇOCUKLARIMIZDIR”
Ben fakir bölümlerimizin en azından orta gelir düzebir daha taşınması gerektiğine inanıyorum. Ben toplumsal demokratım arkadaşlar, CHP de toplumsal demokrat bir partidir. Ben toplumsal devlete inanırım, ben fakirliği söküp atarsam bu topraklardan halkımın duasını alırım işte o da bana kâfi.
Konuşmam biraz uzadı burada bitiriyorum, açık ve net olarak bir sefer daha söylüyorum; bu yoksullaştırma süreci kabul edilebilir bir şey değildir ve sadece nasıl olsa iktidar buradan oy kaybedecek diye ardıma yaslanıp bu olup biteni izleyemem. Oy değildir problem, çocuklarımızdır. hiç bir çocuğumuzun yatağa aç girmemesidir. İşte bu yüzden bu organize kötülükle hengame edeceğim arbede edeceğiz. Hoşça kalın.”
“YAŞATILAN DERİN YOKSULLUĞU KONUŞMAMIZ LAZIM”
Kılıçdaroğlu, şunları söylemiş oldu:
“Sizi bir daha konutumda ağırlıyorum, konuşmamız gereken kıymetli sorunlar var. Derin bir ekonomik kriz içerisindeyiz, gidiyoruz daima birlikte bir kıyamete. Lakin kanımca; halkımız gerçekte olup biten çabucak hemen tam olarak idrak etmiş değil. Maksadım; bu görüntüyle olup biteni anlaşılır bir biçimde anlatabilmek. Sizden ricam tüm önyargılarınızı birkaç dakikalığına bir kenara bırakmanız ve beni kulağınızla değil kalpten dinlemenizdir. Dinleyin zira yaşatılan derin yoksulluğu konuşmamız lazım.
“HİÇ BİTMEDİ BİR DİLİM KURU EKMEĞİN KAVGASI”
Bu topraklar yoksulluğa hiç yabancı olmadı maalesef. Yeni bir şey değil ki bizlerin yoksulluğu, hükümetler geldi gitti yıllar uzunluğu, ne muktedirler gördü bu topraklar ancak bahtımız hiç değişmedi. Bu topraklarda hiç bitmedi bir dilim kuru ekmeğin hengamesi. söylemiş oldum bir daha söylüyorum; iktidar olmak bana yetmiyor. ömrümün bu kademesinde arkamda bırakacağım mirası düşünüyorum ben geceleri; bu fukaralığı, bu kuru ekmek hengamesini bitiremiyorsam ne yapayım ben iktidarı.
“ÇOCUKLARIMIZ HAYATLARI BOYUNCA BU YOKSULLUĞUN İZLERİNİ, YARALARINI, TAŞIMAK ZORUNDA KALIYORLAR”
Sevgili gazeteciler lütfen artık ‘strateji’ falan demeyin, strateji bizim işimiz değildir o gençlerin işi, ben milletimle helalleşme kademesine geçmiş bir siyasetçiyim. Benim o denli stratejilerle işim olmaz.
Sevgili dostlarım, Allah biliyor ya; ben hiç sevmedim bu çağı. Bu ismine çağdaş dediğimiz hakkaniyetsiz çağda o denli bir bencillik düzeyine gelmiş durumdayız ki, milyonlarca çocuğumuz derin bir yoksulluk ortasında yaşıyor farkında bile değiliz. Soğuk odalarda uyuyor yavrularımız, aç karnına ders çalışıyorlar, okula gidemiyor bir kısmı, yetersiz beslenme hasta ediyor onları. Biliyor musunuz bu çocukların uzunlukları uzamıyor, kimse duvara uzunluklarının ölçüsünü de yazmıyor esasen.
Hastalıklar, bu çocuklarımızın zihinsel kapasitelerini ve fizikî gelişimlerini derinde etkiliyor. Çocuklarımız hayatları boyunca bu yoksulluğun izlerini, yaralarını, taşımak zorunda kalıyorlar. Bu çocuklara keyifli bir hayat sürme hakkını tanımak; hem iktidarların ahlaki bir yükümlülüğüdür birebir vakitte ekonomik bir zorunluktur. Bunu sağlamak, bu çocukların Kemal dedesinin de en kıymetli amacı olacak.
Nefsine yenilen sorumsuz başkanlar ve iktidarların yapamadığını ben yapmak işitiyorum. ömrümün bu basamağında neyleyim ben sarayları, paraları. Ben nefsimi körelteli epey uzun yıllar oldu. Tek bir muradım var benim; o da milletimin gelecekte bana dua etmesidir bu kadar.
“SARAYIN GELECEK İÇİN ÜLKEMİZE ARTIK TEK BİR VAADİ VAR; O DA İŞÇİNİN SÖMÜRÜSÜ”
Gelelim artık iktisatta son yaşananlara; bugüne kadar iktidarlar nefislerini köreltemediler dedim lakin bu saray hükümeti farklı. Türkiye tarihinde birinci kez bir iktidar, yani bu saray hükümeti; halkımızı bile isteye daha da yoksullaştırıyor. Bu karnı aç çocukların, anne ve babaların emeğini daha da değersizleştirerek ucuz emek olarak emperyalistlere satacağını açık bir lisanla, bağırarak her yerde söylüyor. Fakirliğimizi satmaya hazırlanan bir iktidarla karşı karşıyayız. Emeğinizin pahası ucuzlayacak ki batılının dolarına peşkeş çekilebilsin. Sarayın gelecek için ülkemize artık tek bir vaadi var; o da işçinin sömürüsü. Siz çalışacaksınız sevgili halkım batının refahı daha da artacak, budur vaatleri.
Pekala ben neye inanıyorum? Ben ekonomik büyümeye inanıyorum şüphesiz fakat benim için eşit bir gelir dağılımı, hakkaniyetsiz ve yoksullaştıran bir büyümeden epeyce daha değerli. Benim amacım yoksulluk oranını epeyce süratli bir biçimde azaltmak ve toplumsal adaleti sağlamak. Ben hem büyümenin birebir vakitte daha fazla eşitliğin mümkün olduğuna inanıyorum. Ben yoksul fukaranın düzgünce yoksullaştırılması üzerinden ihracatçıların daha hayli dolar kazanmasına asla karşıyım.
“OY DEĞİLDİR SIKINTI, ÇOCUKLARIMIZDIR”
Ben fakir bölümlerimizin en azından orta gelir düzebir daha taşınması gerektiğine inanıyorum. Ben toplumsal demokratım arkadaşlar, CHP de toplumsal demokrat bir partidir. Ben toplumsal devlete inanırım, ben fakirliği söküp atarsam bu topraklardan halkımın duasını alırım işte o da bana kâfi.
Konuşmam biraz uzadı burada bitiriyorum, açık ve net olarak bir sefer daha söylüyorum; bu yoksullaştırma süreci kabul edilebilir bir şey değildir ve sadece nasıl olsa iktidar buradan oy kaybedecek diye ardıma yaslanıp bu olup biteni izleyemem. Oy değildir problem, çocuklarımızdır. hiç bir çocuğumuzun yatağa aç girmemesidir. İşte bu yüzden bu organize kötülükle hengame edeceğim arbede edeceğiz. Hoşça kalın.”