Gelecek Partisi Genel Lideri Ahmet Davutoğlu, Gelecek Partisi 2021 Türkiye’si ve İnsan Hakları Sempozyumu’nda konuşuyor.
Davutoğlu’nun konuşmasından öne çıkanlar şu biçimde:
İnsan hakları her şeydilk evvel zihniyet problemidir. Bu yoksa, dünyanın en düzgün kanununu da getirseniz bir manası yok. Ki ülkemizde de yapılan ıslahatlarla başarılı kanunlar vardır.
Yalnızca insanın özel olduğunu söylemek yetmiyor. Etnik kökeni ne olursa olsun herkesin kesinlikle eşit olduğunu kabul etmediğimiz sürece her yıl İnsan Hakları Günü’nü kutlayalım, bir manası yok.
Bugün bizim Türkiye’de de karşılaştığımız insan hakları sorunu bunlardır. Şayet bir küme burada hakim benim, beğenmeyen gitsin diyenler olmuştur. 28 Şubat’ta başörtülü insanlara beğenmiyorlarsa Suudi Arabistan’a gitsin dediler. Bugün yaptıkları üzere iktidar olunca bu milletin bekasını kendisiyle özdeşleştirip, karşı çıkana terörist deniyor.
İnsan hakkını savunanlar ‘araç devlet’i savunur. Yani insan temeldir, insan hakkı temeldir. İnsan odaklı siyasetin maksadı budur. Devletin görevi insanın huzurunu sağlamaktır.
Anayasa’da açıklandıği üzere, evvela ‘insan haklarına saygılı’ tabiri kıymetli. ‘Saygı’ kıymetli fakat insan haklarına saygılı olmadıkça bir manası yok. Kime sorsanız insan haklarına saygılıdır. Lakin yapılan uygulamalar, alınan kararlar ve geceyarısı çıkan KHK’lara bakmak lazım.
Demokrasi otoriter bir sistemin elinde kullanılan bir araç olmamalı. Bu yüzden biz demokrasi değil, özgürlükçü demokrasi diyoruz. Türkiye’de bugün maalesef demokrasi ismi altında Erdoğan da dahil olmak üzere iktidar sahipleri demokrasinin ana ögelerini yok etti. Mezhep ayrılıkları, etnik ayrımcılık… Bunların hepsini deneyim ettik.
Rastgele bir dini yorumun devlet ortasında yapılanmasına müsaade verilmemeli. Bunu FETÖ’de gördük. Erdoğan’ın şahsen yol açtığı, her türlü rasyonaliteden uzak uygulamalardan görüyoruz. Erdoğan’ın dar başlı, at gözlüklü danışmanlarının yol açtığı uygulamalar bugünkü iktisadın sebebidir, nas değil.
Artık Çin modeliyle yapılmak istenen ucuz emek sömürüsüdür. bakın bu insan hakları ihlalidir. Oligarik bir yapılanma yapılmak isteniyor.
Bugün yargı Beştepe’den gelecek talimatı bekliyorsa, bir hukuk devletinden kelam edilemez. Biz bu niçinle her mezhepten, kökenden vatandaşımıza eşit bir siyaset izleyeceğiz.
Erdoğan devamlı hamasetle sorunları çarpıtarak yahut cahilce dış mihraklar diyor. Kendisinin danışmanları ne yapıyor, dur demiyor mu? Avrupa Kurulu üyesi olmak bizim için bir onur sıkıntısıdır. Türkiye bir Avrupa ülkesidir, Asya ülkesidir. Şayet Türkiye’de ulusal yargıya bir halel geldiyse Erdoğan’la gelmiştir. Türkiye kozmik hukuka sahip çıktığında saygınlığını korur.”
Davutoğlu’nun konuşmasından öne çıkanlar şu biçimde:
İnsan hakları her şeydilk evvel zihniyet problemidir. Bu yoksa, dünyanın en düzgün kanununu da getirseniz bir manası yok. Ki ülkemizde de yapılan ıslahatlarla başarılı kanunlar vardır.
Yalnızca insanın özel olduğunu söylemek yetmiyor. Etnik kökeni ne olursa olsun herkesin kesinlikle eşit olduğunu kabul etmediğimiz sürece her yıl İnsan Hakları Günü’nü kutlayalım, bir manası yok.
Bugün bizim Türkiye’de de karşılaştığımız insan hakları sorunu bunlardır. Şayet bir küme burada hakim benim, beğenmeyen gitsin diyenler olmuştur. 28 Şubat’ta başörtülü insanlara beğenmiyorlarsa Suudi Arabistan’a gitsin dediler. Bugün yaptıkları üzere iktidar olunca bu milletin bekasını kendisiyle özdeşleştirip, karşı çıkana terörist deniyor.
İnsan hakkını savunanlar ‘araç devlet’i savunur. Yani insan temeldir, insan hakkı temeldir. İnsan odaklı siyasetin maksadı budur. Devletin görevi insanın huzurunu sağlamaktır.
Anayasa’da açıklandıği üzere, evvela ‘insan haklarına saygılı’ tabiri kıymetli. ‘Saygı’ kıymetli fakat insan haklarına saygılı olmadıkça bir manası yok. Kime sorsanız insan haklarına saygılıdır. Lakin yapılan uygulamalar, alınan kararlar ve geceyarısı çıkan KHK’lara bakmak lazım.
Demokrasi otoriter bir sistemin elinde kullanılan bir araç olmamalı. Bu yüzden biz demokrasi değil, özgürlükçü demokrasi diyoruz. Türkiye’de bugün maalesef demokrasi ismi altında Erdoğan da dahil olmak üzere iktidar sahipleri demokrasinin ana ögelerini yok etti. Mezhep ayrılıkları, etnik ayrımcılık… Bunların hepsini deneyim ettik.
Rastgele bir dini yorumun devlet ortasında yapılanmasına müsaade verilmemeli. Bunu FETÖ’de gördük. Erdoğan’ın şahsen yol açtığı, her türlü rasyonaliteden uzak uygulamalardan görüyoruz. Erdoğan’ın dar başlı, at gözlüklü danışmanlarının yol açtığı uygulamalar bugünkü iktisadın sebebidir, nas değil.
Artık Çin modeliyle yapılmak istenen ucuz emek sömürüsüdür. bakın bu insan hakları ihlalidir. Oligarik bir yapılanma yapılmak isteniyor.
Bugün yargı Beştepe’den gelecek talimatı bekliyorsa, bir hukuk devletinden kelam edilemez. Biz bu niçinle her mezhepten, kökenden vatandaşımıza eşit bir siyaset izleyeceğiz.
Erdoğan devamlı hamasetle sorunları çarpıtarak yahut cahilce dış mihraklar diyor. Kendisinin danışmanları ne yapıyor, dur demiyor mu? Avrupa Kurulu üyesi olmak bizim için bir onur sıkıntısıdır. Türkiye bir Avrupa ülkesidir, Asya ülkesidir. Şayet Türkiye’de ulusal yargıya bir halel geldiyse Erdoğan’la gelmiştir. Türkiye kozmik hukuka sahip çıktığında saygınlığını korur.”