Cumhurbaşkanı Erdoğan, Atatürk’ü anma merasiminde konuştu.
Atatürk Lisan, Kültür ve Tarih Yüksek Kurumu’nun düzenlediği anma etkinliğinde konuşan Erdoğan’ın konuşmalarından satır başları şöyle:
Malazgirt Zaferi’nden bu yana bu toprakların vatanımız olması için çaba eden, canlarını veren tüm şehitlerimize gazilerimize, kahramanlarımıza Allah’tan rahmet diliyorum.
Kurucu takım başta olmak üzere Büyük Millet Meclisi’mizin toplandığı birinci günden bu güne kadar Cumhuriyetimizin ayakta kalması, gelişmesi, büyümesi için çaba gösteren herkese şükranlarımı sunuyorum.
Hala hudut boylarımızda vatan nöbeti bekleyen askerimizden, ekmek teknesi başında ter döken esnafımıza ve personelimize, toprağını eken çiftçimize, fabrikasında üretim yapan girişimcimize, kamuda bakılırsav yapan insanımıza kadar büyük ve kuvvetli Türkiye’nin inşası için çalışan herkese müteşekkiriz. Gayemiz Cumhuriyetimizin kuruluşunun 100. yılında ülkemizi ecdadımızın mirasına layık, milletimizin hayallerine uygun bir düzeye çıkarmaktır.
Bunun için eğitimden sıhhate, güvenlikten teknolojiye kadar her alanda kurduğumuz alt yapı üzerinde siyasi ve ekonomik gücüyle dünyanın birinci liginde sav sahibi bir Türkiye inşaa etmenin çabası ortasındayız.
İlhamımızı Malazgirt’ten, Söğüt’te dikilen ulu çınardan, İstanbul’un fethinden, Çanakkale’de destanın İstiklal Harbi’mizden alarak aydınlık geleceğimize yanlışsız yürüyoruz.
Global krizlerin üstesinden muvaffakiyetle gelen bir ülke olarak her geçen gün amaçlarımıza biraz daha yaklaşıyoruz.
tıpkı zamandavraldığımız mirasa sahip çıkan birebir vakitte bugüne kadar yapılanları 5’e-10’a katlayan yeni hizmetlerle Cumhuriyeti yaşatmak ve büyütmek için gece gündüz çalışıyoruz.
Toplantımızı gerçekleştirdiğimiz Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nın eski ve yeni binası bu anlayışın somut tabiridir.
Şayet bu ülkede Gazi’nin siyasi, diplomatik, ekonomik, askeri mirasına sahip çıkan birisi var ise o da biziz.
Atatürk isminin ardına sığınanlar, Allah aşkına soruyorum ne yapıyorlar? Maalesef kendi ülkeleri ve milletleri aleyhine hangi faaliyet var ise onun değirmenine su taşıyan, garip olmanın ötesinde çarpık bir Atatürk istismarcısı kesitle karşı karşıyayız.
Düşünün, bizi gidip Avrupa’ya şikayet edenler bir şey olur mu? Batı’nın büyükelçilerine bizi şikayet edenlerden bir şey olur mu? Mektup yazıp onlara teslim edenlerden bir şey olur mu? Her şey bir yana, yalnızca son günlerde yaşananlar bile bu çarpıklığın hangi boyutlara vardığını göstermeye kâfi.
Türkiye epey güvenlik krizi yaşadı, terör örgütleri saldırdı, hudutları kuşatılmaya çalışıldı, ekonomik tuzaklara maruz kaldı, güya Gazi Mustafa Kemal’in kurduğu partinin başındaki zatın bunların hiç biri için yabancı büyükelçilere Türkiye’nin çıkarını korumak ismine mektup yazdığını hatta ima yollu bir cümle kurduğunu görmedik, duymadık. Lakin ülkenin en büyük yatırımını engellemek için tamamı yanlış, tamamı palavra tabirlerle kendi iş insanlarımızı tehdit ediyor, yetmiyor yabancılara mektup yazıp Türkiye’ye karşı ittifak daveti yapıyor. Şayet Gazi hayatta olsaydı, bunları o partiden sopayla kovalardı.
Atatürk Lisan, Kültür ve Tarih Yüksek Kurumu’nun düzenlediği anma etkinliğinde konuşan Erdoğan’ın konuşmalarından satır başları şöyle:
Malazgirt Zaferi’nden bu yana bu toprakların vatanımız olması için çaba eden, canlarını veren tüm şehitlerimize gazilerimize, kahramanlarımıza Allah’tan rahmet diliyorum.
Kurucu takım başta olmak üzere Büyük Millet Meclisi’mizin toplandığı birinci günden bu güne kadar Cumhuriyetimizin ayakta kalması, gelişmesi, büyümesi için çaba gösteren herkese şükranlarımı sunuyorum.
Hala hudut boylarımızda vatan nöbeti bekleyen askerimizden, ekmek teknesi başında ter döken esnafımıza ve personelimize, toprağını eken çiftçimize, fabrikasında üretim yapan girişimcimize, kamuda bakılırsav yapan insanımıza kadar büyük ve kuvvetli Türkiye’nin inşası için çalışan herkese müteşekkiriz. Gayemiz Cumhuriyetimizin kuruluşunun 100. yılında ülkemizi ecdadımızın mirasına layık, milletimizin hayallerine uygun bir düzeye çıkarmaktır.
Bunun için eğitimden sıhhate, güvenlikten teknolojiye kadar her alanda kurduğumuz alt yapı üzerinde siyasi ve ekonomik gücüyle dünyanın birinci liginde sav sahibi bir Türkiye inşaa etmenin çabası ortasındayız.
İlhamımızı Malazgirt’ten, Söğüt’te dikilen ulu çınardan, İstanbul’un fethinden, Çanakkale’de destanın İstiklal Harbi’mizden alarak aydınlık geleceğimize yanlışsız yürüyoruz.
Global krizlerin üstesinden muvaffakiyetle gelen bir ülke olarak her geçen gün amaçlarımıza biraz daha yaklaşıyoruz.
tıpkı zamandavraldığımız mirasa sahip çıkan birebir vakitte bugüne kadar yapılanları 5’e-10’a katlayan yeni hizmetlerle Cumhuriyeti yaşatmak ve büyütmek için gece gündüz çalışıyoruz.
Toplantımızı gerçekleştirdiğimiz Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nın eski ve yeni binası bu anlayışın somut tabiridir.
Şayet bu ülkede Gazi’nin siyasi, diplomatik, ekonomik, askeri mirasına sahip çıkan birisi var ise o da biziz.
Atatürk isminin ardına sığınanlar, Allah aşkına soruyorum ne yapıyorlar? Maalesef kendi ülkeleri ve milletleri aleyhine hangi faaliyet var ise onun değirmenine su taşıyan, garip olmanın ötesinde çarpık bir Atatürk istismarcısı kesitle karşı karşıyayız.
Düşünün, bizi gidip Avrupa’ya şikayet edenler bir şey olur mu? Batı’nın büyükelçilerine bizi şikayet edenlerden bir şey olur mu? Mektup yazıp onlara teslim edenlerden bir şey olur mu? Her şey bir yana, yalnızca son günlerde yaşananlar bile bu çarpıklığın hangi boyutlara vardığını göstermeye kâfi.
Türkiye epey güvenlik krizi yaşadı, terör örgütleri saldırdı, hudutları kuşatılmaya çalışıldı, ekonomik tuzaklara maruz kaldı, güya Gazi Mustafa Kemal’in kurduğu partinin başındaki zatın bunların hiç biri için yabancı büyükelçilere Türkiye’nin çıkarını korumak ismine mektup yazdığını hatta ima yollu bir cümle kurduğunu görmedik, duymadık. Lakin ülkenin en büyük yatırımını engellemek için tamamı yanlış, tamamı palavra tabirlerle kendi iş insanlarımızı tehdit ediyor, yetmiyor yabancılara mektup yazıp Türkiye’ye karşı ittifak daveti yapıyor. Şayet Gazi hayatta olsaydı, bunları o partiden sopayla kovalardı.