Bahçeli’nin açıklaması şöyleki:
“Ülkemiz on yıllar boyunca sığ ve kısır tartışmalarla meşgul edilmiş, gücü ve gücü devamlı surette içe dönük husus başlıklarında harcanmıştır.
Ulusal ve manevi bedeller eksenine tutunan sert kutuplaşmalar vakit zaman tehlikeli boyutlara ulaşarak ulusal birlik ve dayanışma ruhuna ziyan vermiştir.
Bu esnada birbirimize çatık kaşla bakıyorken, haricimizdeki birilerine, hadiselerin bilenmiş akışına müdahale ve mukabelede ne yazık ki geç kalınmıştır.
Köprülerin altından sular süratle akıyorken, hala köprü üzerinde cepheleşme hastalığına maruz kalmak bahtsız ve esef verici gelişmelere davetiye çıkarmıştır.
İnanç, mezhep, etnik aidiyet, lisan ve köken tansiyonlarını taammüden kamçılayan, nihayetinde insanlarımızın gönül ve muhabbet bağlarını koparmak için gerginlikleri körükleyen fırsat düşkünleri işin özünde ateşle oynamışlardır.
Bir yanda Laikliği siyasi hesapları için zalimce istismar edenlerle, öbür yanda barış ve kardeşlik dinimizin kozmik iletilerini çarpıtanlar, imajda farklı, gerçekte tıpkı kirli gayeye kilitlenmiş bağnaz kafalardır.
Özellikle tabir etmek lazımdır ki, kimin Müslüman kimin münafık; kimin mümin kimin münkir olduğunu tayin ve tefrik etme bakılırsavi fani beşere verilmiş bir ruhsat değildir.
İslam müsamaha dinidir.
Rahmet elçisi Efendimizin hayatı, hadisleri; akıl, adalet ve haysiyetle pekişmiş muamele ve gayreti hepimize örnektir.
Huzurlu bir toplum ömrü için müsamaha altın bir davranış kalıbıdır.
Tahammülsüzlük zehirdir, girdiği vücudu ve zihni her vakit mahvedecek, bir süre daha sonra da nefret salgınına dönüşecektir.
Manevi müsamaha acziyet değil, mükâfatını Allah’tan bekleyen ve dileyen ihlaslı bir teslimiyet halidir.
birebir vakitte müsamaha demek; hiç kimseyi ayıplamamak, kırıcı ve aşağılayıcı olmamak, farklı inanç ve fikirlere müsamaha göstermek demektir.
Onurlu ömründe Resullullah berbatlığa bile kötülükle yanıt vermemiştir.
Hakikaten beğenilen goren her vakit güzel görülmeye müstahaktır.
Camilerimizin, mescitlerimizin, cemevlerimizin uydurma uyuşmazlıkların ve sanal ihtilafların merkez üssü haline getirilmesi ağır bir vebaldir.
Onun ölüsü mescide girmemeli, bunun cenaze namazı kılınmamalı davetleri Allah’ın rahmet ve merhametiyle aykırı düşmektir.
şüphesiz bu biçimdesi bir tablonun sonu uçurum, kararı felakettir.
En düzgününü hakkıyla bilen Cenab-ı Allah’tır.
Din değiştirmedikten ve birtakım haller zuhur etmedikten daha sonra bir Müslüman’ın ölüsüne yahut dirisine nasıl yaklaşılacağı, nasıl davranılacağı aşikardır.
Sevmediğimiz birisinin Mescide sokulmasına, cenaze namazının kılınmasına itiraz etmek demek Türk ve İslam düşmanlarının oyununa gelmek demektir.
Kanısını, fikriyatını, fiillerini, söylemiş olduklerini, yazdıklarını tasvip etmediğimiz herkesin, insan olmaktan kaynaklanan hakları vardır ve herkes bu haklara hürmetle mesuldür.
Allah indinde üstünlük takvadadır, kalpleri bilen ve nazarann sadece Allah’tır.
Son vakit içinderda gazetelerde ve televizyon ekranlarında baş gösteren korku verici kamplaşmanın devamı, hatta genişlemesi halinde ulusal ve manevi hayatımız bir plan dahilinde yürütülen tahrik ve taciz kampanyalarının girdabına kapılacak, bunun bedeli de vahim olacaktır.
Bugünkü nazik ve hassas devirde, Diyanet İşleri Başkanlığımızı ve Laikliği eş vakitli olarak sıcak tartışmaların içine sürüklemek Türkiye’nin aleyhine kulis yapan, yıkım senaryosu hazırlayan zalim mihrakların eline koz vermektir.
Türkiye bu karanlık tünelden hızla çıkmalıdır.
Bir öteki sorun ise Laikliğin Anayasa’dan çıkarılma sıkıntısıdır.
Bu görüşü seslendiren yahut dayanak verenler Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş temellerini dinamitlemek isteyen, kurucu emanetleri kundaklamak için gün sayan hastalıklı ve hasarlı zihniyetlerdir.
Laiklik dinsizlik değildir.
Kavramsal çatısı dinle çatışmalı da görülmemelidir.
Türkiye laik, toplumsal ve hukuk devletidir. Millet, Müslümandır.
her insanın dini inanç ve vicdan hürriyetine hürmet duymak asıldır.
Bilinmelidir ki, ne dinimize laf söyletiriz, ne de Cumhuriyet’in Laiklik sütununu kırdırırız.
Makûs niyet sahipleri sabırları sınayıp hudut ihlali yaparak milletimizin hudut uçlarıyla oynamaya kalkışmamalıdır.
Din Allah’ındır, Müslüman Türk milleti mukaddesatı üzerinde karalama yapmak için devreye girenlere müsaade etmeyecektir.
Hiç kimse üstüne görev olmayan konularda fetva makamı üzere hareket etmeye heveslenmemeli, 2023 vizyonumuzun suratını yapay gündemlerle kesmeyi de aklından geçirmemelidir.”
“Ülkemiz on yıllar boyunca sığ ve kısır tartışmalarla meşgul edilmiş, gücü ve gücü devamlı surette içe dönük husus başlıklarında harcanmıştır.
Ulusal ve manevi bedeller eksenine tutunan sert kutuplaşmalar vakit zaman tehlikeli boyutlara ulaşarak ulusal birlik ve dayanışma ruhuna ziyan vermiştir.
Bu esnada birbirimize çatık kaşla bakıyorken, haricimizdeki birilerine, hadiselerin bilenmiş akışına müdahale ve mukabelede ne yazık ki geç kalınmıştır.
Köprülerin altından sular süratle akıyorken, hala köprü üzerinde cepheleşme hastalığına maruz kalmak bahtsız ve esef verici gelişmelere davetiye çıkarmıştır.
İnanç, mezhep, etnik aidiyet, lisan ve köken tansiyonlarını taammüden kamçılayan, nihayetinde insanlarımızın gönül ve muhabbet bağlarını koparmak için gerginlikleri körükleyen fırsat düşkünleri işin özünde ateşle oynamışlardır.
Bir yanda Laikliği siyasi hesapları için zalimce istismar edenlerle, öbür yanda barış ve kardeşlik dinimizin kozmik iletilerini çarpıtanlar, imajda farklı, gerçekte tıpkı kirli gayeye kilitlenmiş bağnaz kafalardır.
Özellikle tabir etmek lazımdır ki, kimin Müslüman kimin münafık; kimin mümin kimin münkir olduğunu tayin ve tefrik etme bakılırsavi fani beşere verilmiş bir ruhsat değildir.
İslam müsamaha dinidir.
Rahmet elçisi Efendimizin hayatı, hadisleri; akıl, adalet ve haysiyetle pekişmiş muamele ve gayreti hepimize örnektir.
Huzurlu bir toplum ömrü için müsamaha altın bir davranış kalıbıdır.
Tahammülsüzlük zehirdir, girdiği vücudu ve zihni her vakit mahvedecek, bir süre daha sonra da nefret salgınına dönüşecektir.
Manevi müsamaha acziyet değil, mükâfatını Allah’tan bekleyen ve dileyen ihlaslı bir teslimiyet halidir.
birebir vakitte müsamaha demek; hiç kimseyi ayıplamamak, kırıcı ve aşağılayıcı olmamak, farklı inanç ve fikirlere müsamaha göstermek demektir.
Onurlu ömründe Resullullah berbatlığa bile kötülükle yanıt vermemiştir.
Hakikaten beğenilen goren her vakit güzel görülmeye müstahaktır.
Camilerimizin, mescitlerimizin, cemevlerimizin uydurma uyuşmazlıkların ve sanal ihtilafların merkez üssü haline getirilmesi ağır bir vebaldir.
Onun ölüsü mescide girmemeli, bunun cenaze namazı kılınmamalı davetleri Allah’ın rahmet ve merhametiyle aykırı düşmektir.
şüphesiz bu biçimdesi bir tablonun sonu uçurum, kararı felakettir.
En düzgününü hakkıyla bilen Cenab-ı Allah’tır.
Din değiştirmedikten ve birtakım haller zuhur etmedikten daha sonra bir Müslüman’ın ölüsüne yahut dirisine nasıl yaklaşılacağı, nasıl davranılacağı aşikardır.
Sevmediğimiz birisinin Mescide sokulmasına, cenaze namazının kılınmasına itiraz etmek demek Türk ve İslam düşmanlarının oyununa gelmek demektir.
Kanısını, fikriyatını, fiillerini, söylemiş olduklerini, yazdıklarını tasvip etmediğimiz herkesin, insan olmaktan kaynaklanan hakları vardır ve herkes bu haklara hürmetle mesuldür.
Allah indinde üstünlük takvadadır, kalpleri bilen ve nazarann sadece Allah’tır.
Son vakit içinderda gazetelerde ve televizyon ekranlarında baş gösteren korku verici kamplaşmanın devamı, hatta genişlemesi halinde ulusal ve manevi hayatımız bir plan dahilinde yürütülen tahrik ve taciz kampanyalarının girdabına kapılacak, bunun bedeli de vahim olacaktır.
Bugünkü nazik ve hassas devirde, Diyanet İşleri Başkanlığımızı ve Laikliği eş vakitli olarak sıcak tartışmaların içine sürüklemek Türkiye’nin aleyhine kulis yapan, yıkım senaryosu hazırlayan zalim mihrakların eline koz vermektir.
Türkiye bu karanlık tünelden hızla çıkmalıdır.
Bir öteki sorun ise Laikliğin Anayasa’dan çıkarılma sıkıntısıdır.
Bu görüşü seslendiren yahut dayanak verenler Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş temellerini dinamitlemek isteyen, kurucu emanetleri kundaklamak için gün sayan hastalıklı ve hasarlı zihniyetlerdir.
Laiklik dinsizlik değildir.
Kavramsal çatısı dinle çatışmalı da görülmemelidir.
Türkiye laik, toplumsal ve hukuk devletidir. Millet, Müslümandır.
her insanın dini inanç ve vicdan hürriyetine hürmet duymak asıldır.
Bilinmelidir ki, ne dinimize laf söyletiriz, ne de Cumhuriyet’in Laiklik sütununu kırdırırız.
Makûs niyet sahipleri sabırları sınayıp hudut ihlali yaparak milletimizin hudut uçlarıyla oynamaya kalkışmamalıdır.
Din Allah’ındır, Müslüman Türk milleti mukaddesatı üzerinde karalama yapmak için devreye girenlere müsaade etmeyecektir.
Hiç kimse üstüne görev olmayan konularda fetva makamı üzere hareket etmeye heveslenmemeli, 2023 vizyonumuzun suratını yapay gündemlerle kesmeyi de aklından geçirmemelidir.”