Saadet Partisi Yüksek İstişare Heyeti Lideri Oğuzhan Asiltürk, kendi nezaretinde bir liste hazırlayıp kongre başkanlığına sunacaklarını söz ederek, “Erbakan hocamızdan daha sonra, Saadet Partisinde bakılırsav yapan kardeşlerimiz, yalnızca iktidarı tenkit etmekle yetindiler. bu biçimde olunca, ahlâki ve mânevî kıymetleri savunduğu için, Saadet Partisini destekleyenlerin takviyesi azaldı. Bu takviye azaldığından dolayı, bundan evvelki seçimde Millet Vekili çıkaracak kadar oy aldığımız vilayetlerde, seçim işbirliği ötürüsıyla baraj uygulanmadığı biçimde, tıpkı oyu alamadığımız için Millet Vekili çıkaramadık” dedi.
Twitter hesabı üzerinden mevcut idareye tenkitlerde bulunan Asiltürk, gelecek kongrede alacakları kararlarla, Saadet Partisi’nin kuruluşundaki pahaları savunur hale geleceğini belirterek, şu sözleri kullandı:
Gayemiz huzur ortasında yaşayacağımız bir dünya oluşturmaktır.
Ulaşmak istediğimiz gayenin değer ve bedelinden dolayı, hoşgörülü, toparlayıcı ve yol gösterici olmamız gerekiyor.
Mü’minlerin kardeş olduklarına inandığımız için, kardeşler içinde güzel alakalar olmasını dilek ediyoruz. Siyâsi çekişmelerin oluşturduğu olumsuz ortamdan etkilenmeden, kardeşliğin oluşmasına ve gelişmesine çalışırız.
İnsanlara karşı hoşgörülü olmak, peygamberlerin ahlâkındandır. Peygamberimiz (a.s.) da insanlara şefkat ve merhametle davranmamızı emretmiştir. Müminler bu hoş ahlâka uyarlar.
Yeryüzünde birfazlaca ülkede yaşayan Mü’minlerden farkımız, Allah’ın buyruk ve yasaklarına tam teslim olarak yaşamayı dilek etmemizdir.
“MİLLİ GÖRÜŞ AHLÂKİ VE MÂNEVÎ KIYMETLERE UYGUN OLARAK HAREKET EDER”
Bu şuur düzeyine ulaşabilmek için, evvel nefsimizle cihad etmemiz gerekir. Lakin bunu yaptıktan daha sonra insanlara örnek olabilir, onlara hakikat yolu gösterebiliriz.
Bize bunu nasıl yapacağımızı Allah (c.c) Kur’anı Kerîmde bildirmiş ve Resûlullah da (a.s) örnek uygulamalarıyla, hayatında şahsen yaşayarak göstermiştir.
Ulusal Görüşçüler, kendi dilek ve istediklerine uyarak değil, ahlâki ve mânevî kıymetlere uygun olarak hareket ederler. Şayet inandığımız üzere yaşamazsak, yaşadığımız üzere inanmaya başlarız. Hz. Ömer (r.a.) bu gerçeği hayli hoş söz etmiş.
Mekkenin fethindilk evvelki periyotta o devrin müşrik idarecileri, Peygamberimiz (a.s.)’a inanan isanlara zulümlerini artırınca, zulüm bakılırsanler, zâlimleri Allah’ın cezalandırması için Peygamberimiz den yardım istediler.
Peygamberimiz (a.s.) zâlimler aleyhine bedduâ etmeye başlayınca, Allah (c.c.), Âli İmran mühletinin 128. âyetini indirdi. Âyette şu biçimde buyruluyor:
“Bu işte, (zâlimlerle ilgili olarak) senin yapacağın bir şey yoktur. (eğer tevbe ederlerse) Allah, ya tevbelerini kabul edip onları affeder, ya da zâlim olduklarından dolayı onlara azap eder.”
Bu âyetin ışığı altında Ulusal Görüşçülerin misyonu, kusuru olanları kötülemek değil, onları uygun bir lisanla hak ve adâlete çağırmaktır.
Peygamberimiz (a.s.), insanlara şefkat ve merhametle davranmamızı emrediyor. Erbakan hocamız bunu epey âlâ bildiği için konuşmalarında kırıcı olmamaya itina gösterir, dinleyenlerin akıl, mantık ve vicdanlarına hitap ederdi.
“SADECE İKTİDARI TENKİT ETMEKLE YETİNDİLER”
Erbakan hocamızdan daha sonra, Saadet Partisinde nazaranv yapan kardeşlerimiz, yalnızca iktidarı tenkit etmekle yetindiler.
bu biçimde olunca, ahlâki ve mânevî pahaları savunduğu için, Saadet Partisini destekleyenlerin takviyesi azaldı.
Bu dayanak azaldığından dolayı, bundan evvelki seçimde Millet Vekili çıkaracak kadar oy aldığımız vilayetlerde, seçim işbirliği ötürüsıyla baraj uygulanmadığı biçimde, tıpkı oyu alamadığımız için Millet Vekili çıkaramadık.
Bir Siyasi Partinin başarılı olması için, inandığı gerçeklere hizmet etmesi gerekir. Bundan dolayı bizim öncelikli maksadımız, toplumu ahlâki ve mânevi kıymetlere yönlendirmeye çalışması olmalıdır.
“TOPLUMUN MADDİ GEREKSİNİMLERİNİ DA DİKKATE ALACAĞIZ”
olağan olarak toplumun maddî muhtaçlıklarını da dikkate alacağız. Lakin bunu yaparken Partiyi yalnızca toplumun karnını doyurmaya çalışan bir parti üzere göstermekten de kaçınacağız.
Ulusal Görüşün partisini, öteki partilerden ayıran en değerli tarafı, ahlâki ve mânevi pahalara bağlılığını ön planda tutmasıdır.
Buna dikkat etmezsek Erbakan hocamızın sözüyle evvel öbür partilerden biri üzere olur, daha sonra da yok oluruz. Şunu unutmamalıyız: Bize oy verecek olanlar, maddî imkânlar elde etmek için yanımıza gelenler değil, inancımıza saygılı olanlardır.
“SAADET KURULUŞUNDAKİ BEDELLERİ SAVUNUR HALE GELECEK”
İnşaAllah, önümüzdeki kongrede alacağımız kararlarla, Saadet Partimiz, kuruluşundaki kıymetleri savunur hâle gelir.
Erbakan hocamız, insanların kalbine, akıl ve mantığına hitap etmeye, ömrü boyunca devam etti. Yöneticilerin yaptığı bir kusur ve yanlıştan dönmelerini isterken “Bunlar bizim kardeşlerimizdir” diye kelama başlardı.
Biz onların da güzelliğini istiyoruz. Lakin şu şu konularda kusur ediyorlar. Şöyle şöyleki yaparlarsa, daha yanlışsız olur. Kendileri de kazanır. Millet de kazanır” kederi.
“ERBAKAN HOCAMIZ ÜZERE DAVRANMAKLA MÜMKÜN OLUR”
bu biçimde konuştuğu için, hitap ettiği beşerler, reaksiyon göstermezler, tam aksine hürmet duyarlardı. Kamuoyunun dayanağını kazanmak, Erbakan hocamız üzere davranmakla mümkün olur.
Etrafımızdaki insanlarda, bir kusur ve kusur görürsek, o yanılgı ve kusuru düzeltmeyi vazife biliriz. Lakin, bu bakılırsavi yerine getirirken kelama tenkitle başlar, suçlayıcı bir lisan kullanırsak, konuşmamız dinleyenler üzerinde olumlu bir tesir yapmadığı üzere,
Twitter hesabı üzerinden mevcut idareye tenkitlerde bulunan Asiltürk, gelecek kongrede alacakları kararlarla, Saadet Partisi’nin kuruluşundaki pahaları savunur hale geleceğini belirterek, şu sözleri kullandı:
Gayemiz huzur ortasında yaşayacağımız bir dünya oluşturmaktır.
Ulaşmak istediğimiz gayenin değer ve bedelinden dolayı, hoşgörülü, toparlayıcı ve yol gösterici olmamız gerekiyor.
Mü’minlerin kardeş olduklarına inandığımız için, kardeşler içinde güzel alakalar olmasını dilek ediyoruz. Siyâsi çekişmelerin oluşturduğu olumsuz ortamdan etkilenmeden, kardeşliğin oluşmasına ve gelişmesine çalışırız.
İnsanlara karşı hoşgörülü olmak, peygamberlerin ahlâkındandır. Peygamberimiz (a.s.) da insanlara şefkat ve merhametle davranmamızı emretmiştir. Müminler bu hoş ahlâka uyarlar.
Yeryüzünde birfazlaca ülkede yaşayan Mü’minlerden farkımız, Allah’ın buyruk ve yasaklarına tam teslim olarak yaşamayı dilek etmemizdir.
“MİLLİ GÖRÜŞ AHLÂKİ VE MÂNEVÎ KIYMETLERE UYGUN OLARAK HAREKET EDER”
Bu şuur düzeyine ulaşabilmek için, evvel nefsimizle cihad etmemiz gerekir. Lakin bunu yaptıktan daha sonra insanlara örnek olabilir, onlara hakikat yolu gösterebiliriz.
Bize bunu nasıl yapacağımızı Allah (c.c) Kur’anı Kerîmde bildirmiş ve Resûlullah da (a.s) örnek uygulamalarıyla, hayatında şahsen yaşayarak göstermiştir.
Ulusal Görüşçüler, kendi dilek ve istediklerine uyarak değil, ahlâki ve mânevî kıymetlere uygun olarak hareket ederler. Şayet inandığımız üzere yaşamazsak, yaşadığımız üzere inanmaya başlarız. Hz. Ömer (r.a.) bu gerçeği hayli hoş söz etmiş.
Mekkenin fethindilk evvelki periyotta o devrin müşrik idarecileri, Peygamberimiz (a.s.)’a inanan isanlara zulümlerini artırınca, zulüm bakılırsanler, zâlimleri Allah’ın cezalandırması için Peygamberimiz den yardım istediler.
Peygamberimiz (a.s.) zâlimler aleyhine bedduâ etmeye başlayınca, Allah (c.c.), Âli İmran mühletinin 128. âyetini indirdi. Âyette şu biçimde buyruluyor:
“Bu işte, (zâlimlerle ilgili olarak) senin yapacağın bir şey yoktur. (eğer tevbe ederlerse) Allah, ya tevbelerini kabul edip onları affeder, ya da zâlim olduklarından dolayı onlara azap eder.”
Bu âyetin ışığı altında Ulusal Görüşçülerin misyonu, kusuru olanları kötülemek değil, onları uygun bir lisanla hak ve adâlete çağırmaktır.
Peygamberimiz (a.s.), insanlara şefkat ve merhametle davranmamızı emrediyor. Erbakan hocamız bunu epey âlâ bildiği için konuşmalarında kırıcı olmamaya itina gösterir, dinleyenlerin akıl, mantık ve vicdanlarına hitap ederdi.
“SADECE İKTİDARI TENKİT ETMEKLE YETİNDİLER”
Erbakan hocamızdan daha sonra, Saadet Partisinde nazaranv yapan kardeşlerimiz, yalnızca iktidarı tenkit etmekle yetindiler.
bu biçimde olunca, ahlâki ve mânevî pahaları savunduğu için, Saadet Partisini destekleyenlerin takviyesi azaldı.
Bu dayanak azaldığından dolayı, bundan evvelki seçimde Millet Vekili çıkaracak kadar oy aldığımız vilayetlerde, seçim işbirliği ötürüsıyla baraj uygulanmadığı biçimde, tıpkı oyu alamadığımız için Millet Vekili çıkaramadık.
Bir Siyasi Partinin başarılı olması için, inandığı gerçeklere hizmet etmesi gerekir. Bundan dolayı bizim öncelikli maksadımız, toplumu ahlâki ve mânevi kıymetlere yönlendirmeye çalışması olmalıdır.
“TOPLUMUN MADDİ GEREKSİNİMLERİNİ DA DİKKATE ALACAĞIZ”
olağan olarak toplumun maddî muhtaçlıklarını da dikkate alacağız. Lakin bunu yaparken Partiyi yalnızca toplumun karnını doyurmaya çalışan bir parti üzere göstermekten de kaçınacağız.
Ulusal Görüşün partisini, öteki partilerden ayıran en değerli tarafı, ahlâki ve mânevi pahalara bağlılığını ön planda tutmasıdır.
Buna dikkat etmezsek Erbakan hocamızın sözüyle evvel öbür partilerden biri üzere olur, daha sonra da yok oluruz. Şunu unutmamalıyız: Bize oy verecek olanlar, maddî imkânlar elde etmek için yanımıza gelenler değil, inancımıza saygılı olanlardır.
“SAADET KURULUŞUNDAKİ BEDELLERİ SAVUNUR HALE GELECEK”
İnşaAllah, önümüzdeki kongrede alacağımız kararlarla, Saadet Partimiz, kuruluşundaki kıymetleri savunur hâle gelir.
Erbakan hocamız, insanların kalbine, akıl ve mantığına hitap etmeye, ömrü boyunca devam etti. Yöneticilerin yaptığı bir kusur ve yanlıştan dönmelerini isterken “Bunlar bizim kardeşlerimizdir” diye kelama başlardı.
Biz onların da güzelliğini istiyoruz. Lakin şu şu konularda kusur ediyorlar. Şöyle şöyleki yaparlarsa, daha yanlışsız olur. Kendileri de kazanır. Millet de kazanır” kederi.
“ERBAKAN HOCAMIZ ÜZERE DAVRANMAKLA MÜMKÜN OLUR”
bu biçimde konuştuğu için, hitap ettiği beşerler, reaksiyon göstermezler, tam aksine hürmet duyarlardı. Kamuoyunun dayanağını kazanmak, Erbakan hocamız üzere davranmakla mümkün olur.
Etrafımızdaki insanlarda, bir kusur ve kusur görürsek, o yanılgı ve kusuru düzeltmeyi vazife biliriz. Lakin, bu bakılırsavi yerine getirirken kelama tenkitle başlar, suçlayıcı bir lisan kullanırsak, konuşmamız dinleyenler üzerinde olumlu bir tesir yapmadığı üzere,