DEVA Partisi Genel Lideri Ali Babacan, İstanbul’da partisinin Büyükçekmece ilçe kongresinde konuştu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 2009 yılında TBMM’de kullandığı “Akaryakıt artırımı yürürlüğe girdi. Şeker satışları durduruldu. Var mı bu biçimde bir şey?” sözlerini yayınlayan Babacan şunları söylemiş oldu:
‘ÜLKEYİ O ESKİ KARNE GÜNLERİNE DÖNDÜRÜYORLAR’
“İşlerin uygun gittiği periyotta 1970’lerdeki, 1990’lardaki berbat günleri hatırlatıyor. Ancak artık bu memlekette bayat ekmek kuyruğu var. Sık sık gelen artırımlardan evvel depolarını doldurmak isteyenlerin oluşturduğu akaryakıt kuyrukları var. Marketlerde ölçü hududu ikazlarıyla satılan eserler var. Asmışlar, ‘Bir paketten çok alamazsın’ diyor. Bolluk ülkesini yokluk ülkesine çevirdiler. Ülkeyi o eski karne günlerine döndürüyorlar. Sayıyla un alıyoruz, artırım dehşetiyle kuyruklara giriyoruz. 2009’da bizlerin işin ortasında olduğu devirde 1970’leri, 1990’ları hatırlatıp o günün başarılarıyla övünen Sayın Erdoğan, ülkeyi 2009’lardan 1970’lerin 1990’ların ülkesi haline çeviriyor.”
‘BÖYLE BİR BULUŞMA İÇİN BİR ÜLKE BAŞKASINDAN ÖZÜR DİLEMELİ’
“15 Temmuz darbe teşebbüsünün gerisinde olduğu söylenilen, bakanların ve hükûmetin denetim ettiği medyanın hain diye ilan ettiği, 15 Temmuz’a dayanak verdi diye itham ettiği bir ülkenin veliaht prensini devlet merasimiyle karşıladılar. Ben bir özür duymadım. Birilerinin bu milletten özür dilemesi lazım. Ya o ülkenin yetkilileri ‘Darbeye dayanak verdik, özür diliyoruz’ diyecek yahut ülkemizin cumhurbaşkanı ‘Sizi haksız yere itham etmişiz, kusura bakmayın’ diye özür dileyecek. bu biçimde bir buluşma için bir ülkenin başkasından bir biçimde özür dilemesi lazım. bu biçimde bir yüzsüzlük olabilir mi? Ne oldu da dost oldunuz? 84 milyonluk bir ülke sizin aldatmacalarınıza, kandırmacalarınıza maruz kalmak zorunda değil. Bu ülkeyi ‘hain’, ‘düşman’ diye itham etmeniz mi, yoksa dostum diye kucaklayıp ‘Bize epeyce para getirin’ diye yalvarmanız mı yanlışsız?”
‘SÜPER KAHRAMANLAR ÖYKÜ KİTAPLARINDA’
“Ekonomide ve dış siyasette en başarılı olduğumuz 2002-2009 periyodunda ne diyorlardı? ‘kuvvetli önder bu başarıyı elde etti’ diyorlardı. Üç yıldır kuvvetli önder yok mu? Bütün gücü tek elinde toplayan, yargıyı ve Meclis’i büsbütün denetim altına alan, sivil toplumu susturan, özel dalı sindiren, aklına geleni yapan bir başkan yok mu? Niçin başaramıyor? Demek ki ‘kuvvetli başkan her şeyi başarırmış’, ‘süper kahraman’ falan yok o denli bir şey. Onlar sinemalarda, kıssa kitaplarında. Bir ülkenin gücü kuvvetli kurumlarında, hukukla yönetilmesinde olur.”
‘MİLLETİ BİLGİSİZ YERİNE KOYUYORLAR’
“İki hafta evvel ‘Biz iktisadın kitabını yazdık’ diyor, iki hafta daha sonra ‘Şimdiye kadar yaptığımız şeyler yanlıştı, bize mahzur oluyorlardı. Modelimizi değiştireceğiz’ diyor. Karar ver, hangisi? Hakikaten başarılı oldun da vaktinde iktisadın kitabını mı yazdın, yoksa ‘Geçmişte yanlışlar yapıldı, artık aklıma gelen doğruları yapıyorum’ mu diyorsun? Bu milleti bilgisiz yerine koyuyorlar.”
‘BİZ BU MİLLETİ ZENGİNLEŞTİRMİŞİZ, ONLAR YOKSULLAŞTIRMIŞ’
Dolar cinsinden kişi başı ulusal gelirde kendi periyodu ile cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi devrini kıyaslayan Babacan kelamlarını şu biçimde sürdürdü:
“Bu kıymetli zira dünyaya nazaran satın alma gücümüzü gösteriyor. Maliyeti döviz bazında olan eserlere ne kadar kolay ne kadar güç eriştiğimizi gösteriyor. Öbür ülkelere bakılırsa ne kadar varlıklı ne kadar yoksul olduğumuzu gösteriyor. Liyakatli takımların, istişarenin devrede olduğu devirde kişi başı düşen ulusal gelir yılda ortalama 12,2 büyümüş. Son üç yılda ulusal gelirimiz yıllık ortalama 2,9 düşmüş. Hesap ortada. Biz artırmışız, onlar düşürmüş. Biz bu milleti zenginleştirmişiz, onlar fakirleştirmiş. Görünen köy kılavuz istemez.”
Tıpkı devirler içindeki büyüme oranı bilgilerini kıyaslayan Babacan “11 yıl boyunca, iktisat idaresinde ehil ve liyakatli takımların, istişarenin ve ortak aklın olduğu periyotta ortalama büyüme suratı yüzde 7,3. Partili, taraflı cumhurbaşkanlığı sisteminde ortalama yüzde 3,6. Bu oran, bağımsızlığını kaybedip hükûmetin buyruğu altına giren TÜİK’in makyajlanmış rakamları” diye konuştu.
‘EKONOMİNİN TEMELİNİ ZAYIFLATIRSANIZ ELİN ADAMI GELİR, AĞIR LAFLAR SÖYLER’
Babacan şunları söylemiş oldu:
“Sayın Erdoğan Davos’ta ‘One minute’ dediğinde iktisada niçin hiç bir şey olmadı? Zira temellerimiz sağlamdı. Merkez Bankası’nın rezervleri yüksekti. Trump’tan bir ‘Aptal olma’ mektubu geldi; o günlerde piyasalardaki çalkantıyı hatırlıyorsunuz. Siz iktisadın temelini zayıflatırsanız, Merkez Bankası rezervlerini eksi 50 milyar dolara düşürürseniz elin adamı gelir, size bu ağır lafları söyler ve tek bir sözle karşılık veremezsiniz.”
‘HEM BUGÜNÜN HEM YARININ DEVA’YA MUHTAÇLIĞI VAR’
“Özgür ve varlıklı bir Türkiye için yola çıktık. Hem bugünün hem yarının DEVA’ya muhtaçlığı var. Bu ülkenin bugününün ve yarınının üstüne karabulut üzere çöken bu iktidardan ve bu zihniyetten kurtulmamıza epey az kaldı. Sayılı gün çabuk geçer. DEVA Partisi olarak emaneti teslim almaya geliyoruz. Evvel hukuku ve kurumları ayağa kaldıracağız. İnancı tesis edeceğiz. Türkiye’yi süratle refaha ve huzura kavuşturacağız. Kimseyi enflasyona ezdirmeyeceğiz.”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 2009 yılında TBMM’de kullandığı “Akaryakıt artırımı yürürlüğe girdi. Şeker satışları durduruldu. Var mı bu biçimde bir şey?” sözlerini yayınlayan Babacan şunları söylemiş oldu:
‘ÜLKEYİ O ESKİ KARNE GÜNLERİNE DÖNDÜRÜYORLAR’
“İşlerin uygun gittiği periyotta 1970’lerdeki, 1990’lardaki berbat günleri hatırlatıyor. Ancak artık bu memlekette bayat ekmek kuyruğu var. Sık sık gelen artırımlardan evvel depolarını doldurmak isteyenlerin oluşturduğu akaryakıt kuyrukları var. Marketlerde ölçü hududu ikazlarıyla satılan eserler var. Asmışlar, ‘Bir paketten çok alamazsın’ diyor. Bolluk ülkesini yokluk ülkesine çevirdiler. Ülkeyi o eski karne günlerine döndürüyorlar. Sayıyla un alıyoruz, artırım dehşetiyle kuyruklara giriyoruz. 2009’da bizlerin işin ortasında olduğu devirde 1970’leri, 1990’ları hatırlatıp o günün başarılarıyla övünen Sayın Erdoğan, ülkeyi 2009’lardan 1970’lerin 1990’ların ülkesi haline çeviriyor.”
‘BÖYLE BİR BULUŞMA İÇİN BİR ÜLKE BAŞKASINDAN ÖZÜR DİLEMELİ’
“15 Temmuz darbe teşebbüsünün gerisinde olduğu söylenilen, bakanların ve hükûmetin denetim ettiği medyanın hain diye ilan ettiği, 15 Temmuz’a dayanak verdi diye itham ettiği bir ülkenin veliaht prensini devlet merasimiyle karşıladılar. Ben bir özür duymadım. Birilerinin bu milletten özür dilemesi lazım. Ya o ülkenin yetkilileri ‘Darbeye dayanak verdik, özür diliyoruz’ diyecek yahut ülkemizin cumhurbaşkanı ‘Sizi haksız yere itham etmişiz, kusura bakmayın’ diye özür dileyecek. bu biçimde bir buluşma için bir ülkenin başkasından bir biçimde özür dilemesi lazım. bu biçimde bir yüzsüzlük olabilir mi? Ne oldu da dost oldunuz? 84 milyonluk bir ülke sizin aldatmacalarınıza, kandırmacalarınıza maruz kalmak zorunda değil. Bu ülkeyi ‘hain’, ‘düşman’ diye itham etmeniz mi, yoksa dostum diye kucaklayıp ‘Bize epeyce para getirin’ diye yalvarmanız mı yanlışsız?”
‘SÜPER KAHRAMANLAR ÖYKÜ KİTAPLARINDA’
“Ekonomide ve dış siyasette en başarılı olduğumuz 2002-2009 periyodunda ne diyorlardı? ‘kuvvetli önder bu başarıyı elde etti’ diyorlardı. Üç yıldır kuvvetli önder yok mu? Bütün gücü tek elinde toplayan, yargıyı ve Meclis’i büsbütün denetim altına alan, sivil toplumu susturan, özel dalı sindiren, aklına geleni yapan bir başkan yok mu? Niçin başaramıyor? Demek ki ‘kuvvetli başkan her şeyi başarırmış’, ‘süper kahraman’ falan yok o denli bir şey. Onlar sinemalarda, kıssa kitaplarında. Bir ülkenin gücü kuvvetli kurumlarında, hukukla yönetilmesinde olur.”
‘MİLLETİ BİLGİSİZ YERİNE KOYUYORLAR’
“İki hafta evvel ‘Biz iktisadın kitabını yazdık’ diyor, iki hafta daha sonra ‘Şimdiye kadar yaptığımız şeyler yanlıştı, bize mahzur oluyorlardı. Modelimizi değiştireceğiz’ diyor. Karar ver, hangisi? Hakikaten başarılı oldun da vaktinde iktisadın kitabını mı yazdın, yoksa ‘Geçmişte yanlışlar yapıldı, artık aklıma gelen doğruları yapıyorum’ mu diyorsun? Bu milleti bilgisiz yerine koyuyorlar.”
‘BİZ BU MİLLETİ ZENGİNLEŞTİRMİŞİZ, ONLAR YOKSULLAŞTIRMIŞ’
Dolar cinsinden kişi başı ulusal gelirde kendi periyodu ile cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi devrini kıyaslayan Babacan kelamlarını şu biçimde sürdürdü:
“Bu kıymetli zira dünyaya nazaran satın alma gücümüzü gösteriyor. Maliyeti döviz bazında olan eserlere ne kadar kolay ne kadar güç eriştiğimizi gösteriyor. Öbür ülkelere bakılırsa ne kadar varlıklı ne kadar yoksul olduğumuzu gösteriyor. Liyakatli takımların, istişarenin devrede olduğu devirde kişi başı düşen ulusal gelir yılda ortalama 12,2 büyümüş. Son üç yılda ulusal gelirimiz yıllık ortalama 2,9 düşmüş. Hesap ortada. Biz artırmışız, onlar düşürmüş. Biz bu milleti zenginleştirmişiz, onlar fakirleştirmiş. Görünen köy kılavuz istemez.”
Tıpkı devirler içindeki büyüme oranı bilgilerini kıyaslayan Babacan “11 yıl boyunca, iktisat idaresinde ehil ve liyakatli takımların, istişarenin ve ortak aklın olduğu periyotta ortalama büyüme suratı yüzde 7,3. Partili, taraflı cumhurbaşkanlığı sisteminde ortalama yüzde 3,6. Bu oran, bağımsızlığını kaybedip hükûmetin buyruğu altına giren TÜİK’in makyajlanmış rakamları” diye konuştu.
‘EKONOMİNİN TEMELİNİ ZAYIFLATIRSANIZ ELİN ADAMI GELİR, AĞIR LAFLAR SÖYLER’
Babacan şunları söylemiş oldu:
“Sayın Erdoğan Davos’ta ‘One minute’ dediğinde iktisada niçin hiç bir şey olmadı? Zira temellerimiz sağlamdı. Merkez Bankası’nın rezervleri yüksekti. Trump’tan bir ‘Aptal olma’ mektubu geldi; o günlerde piyasalardaki çalkantıyı hatırlıyorsunuz. Siz iktisadın temelini zayıflatırsanız, Merkez Bankası rezervlerini eksi 50 milyar dolara düşürürseniz elin adamı gelir, size bu ağır lafları söyler ve tek bir sözle karşılık veremezsiniz.”
‘HEM BUGÜNÜN HEM YARININ DEVA’YA MUHTAÇLIĞI VAR’
“Özgür ve varlıklı bir Türkiye için yola çıktık. Hem bugünün hem yarının DEVA’ya muhtaçlığı var. Bu ülkenin bugününün ve yarınının üstüne karabulut üzere çöken bu iktidardan ve bu zihniyetten kurtulmamıza epey az kaldı. Sayılı gün çabuk geçer. DEVA Partisi olarak emaneti teslim almaya geliyoruz. Evvel hukuku ve kurumları ayağa kaldıracağız. İnancı tesis edeceğiz. Türkiye’yi süratle refaha ve huzura kavuşturacağız. Kimseyi enflasyona ezdirmeyeceğiz.”