Osmanlı Devleti hangi padişah zamanında gerilemeye başladı ?

Berk

New member
Osmanlı Devleti Ne Zaman Gerilemeye Başladı? Padişahlar ve Döneminin Renkli Yorumlarıyla Bir Yolculuk

Herkese merhaba! Bugün biraz tarihsel bir yolculuğa çıkacağız ama endişelenmeyin, bu sefer klasik "Osmanlı Devleti gerilemeye başladı" cümlesine biraz eğlenceli ve farklı bir açıdan yaklaşacağız. Eğer tarih sizi sıkıyorsa, belki bu yazı biraz daha eğlenceli hale gelebilir! Zira Osmanlı'nın gerilemeye başladığı zaman, öyle bir anda pat diye karar verilmiş bir şey değil, bayağı bir süreç ve tahmin edin ne? O padişah da sanki biraz "durum tespiti" yapmayı unutmuş gibi. Evet, bazılarının gözünde "Osmanlı Devleti'nin gerilemesi" gerçekten ciddiye alınması gereken bir konu, ama biraz mizahi bir bakış açısı da fena olmaz, değil mi?

Yavaş Yavaş Başlayan Bir Gerileme: Kanuni'nin Ardından

Hadi gelin, Osmanlı’nın çöküş yoluna girmeye başladığı o "ilk adımı" bulalım. Çoğu tarihçi, Osmanlı'nın gerileme sürecinin Kanuni Sultan Süleyman'ın ölümünden sonra başladığını kabul eder. Hani derler ya, "Kanuni’yi görseydik, Osmanlı'nın sonu gelmezdi!" ama üzgünüm, 1566’da Süleyman’ın ölümünün ardından o kadar da kolay olmamış! Çünkü imparatorlukta işler biraz daha "dönemsel" bir hale gelmiş. Sonuçta, her iyi şeyin bir sonu vardır... Kanuni'nin zamanında Osmanlı zirveye çıkmıştı, ama arkasından gelen padişahlar, işleri "yavaşça" biraz karıştırmaya başladılar.

Tabii ki burada hemen bir karşıt görüş sunalım: “Kanuni'nin ölümünden sonra aslında Osmanlı'nın hemen gerilemeye başlamadığını savunanlar da var,” diyen biri çıkar mı? Çıkar, çünkü tarihi bir olayın etkisi her zaman belirli bir dönemde tek bir faktöre bağlanamaz. Ama kabul edelim, Kanuni’den sonra gelen padişahların kimi, ne yazık ki, İmparatorluğu gerektiği gibi yönetemedi.

Padişahlar Arası Buzlu Çay: Süleyman'dan Sonra Kimse Tahtta Rahat Duramadı

Bazen tarih, oldukça "kapsamlı" bir dizi aksiyon filmi gibi hissedilebilir. Sürekli taht kavgaları, rakip padişahlar, askeri başarısızlıklar... Gerçekten de, Selim II’nin (1566-1574) padişah olarak tahta çıkışı, Osmanlı İmparatorluğu için farklı bir yönün başlangıcını işaret ediyordu. Selim II'nin kişisel ilgisi daha çok içki, eğlence ve şarap üzerineydi (hani bazen hayatın bir kısmını "tek bir şarap bardağında" yaşamak gibidir ya, işte öyle!). Her ne kadar devletin yönetimini tamamen bırakmasa da, Selim II'nin yönetim anlayışındaki farklılıklar, İmparatorluğun askeri gücünün de zayıflamasına yol açtı. Bir nevi, "tarihteki en büyük yönetim hatalarından biri" gibi de algılanabilir!

Bir başka dikkate değer durum ise, III. Murad’ın (1574-1595) tahta çıkışıyla yaşandı. Devletin ekonomisi, tarım, vergi sistemi gibi temel meseleler çok iyi yönetilemiyordu. Hatta sarayda yaşanan harcamalar, devletin kaynaklarını zorlamaya başlamıştı. Burada işin ilginç tarafı, padişahların tahtta kalma uğruna uyguladıkları stratejiler bazen sarayda ciddi gerginliklere yol açtı. Ama gene de en büyük kriz, her zaman toplumsal düzeyde ve halk arasında patlak verdi.

Erkekler Stratejik ve Çözüm Odaklı, Kadınlar Empatik ve İlişki Odaklı Yaklaşımlar: Dönemin Toplumsal Dinamikleri

Şimdi, biraz da bu gerileme sürecinde erkek ve kadın bakış açılarına eğilelim. Erkekler genellikle strateji ve çözüm odaklı yaklaşmışlardır. Osmanlı'nın padişahları ve devlet adamları, savaşlar ve askeri zaferler peşindeyken, genellikle yönetimsel sorunlar ve halkla ilişki gibi konularda eksik kalmışlardır. Bu bağlamda, Osmanlı’nın zirveye tırmanan dönemiyle gerileme sürecinin arasındaki fark, çoğunlukla askeri strateji ve diplomasiye dayalıydı.

Kadınlar ise, genellikle toplumun ruh halini daha derinden etkileyen, ilişkiler üzerine düşünen figürlerdi. Örneğin, Hürrem Sultan ve Kösem Sultan gibi güçlü figürler, saraydaki ilişkilerden çok devletin geleceğini etkileyebilecek güçlere sahipti. Hürrem Sultan’ın, padişahların kararlarına etkisi ve Kösem Sultan’ın yönetimindeki kritik anlar, Osmanlı’nın sosyal yapısını yeniden şekillendiren faktörlerden biriydi. Belki de gerileme sürecinde toplumsal yapılar ve ilişkilerdeki bu tür değişiklikler, bazen "yavaş ve fark edilmeyen" bir şekilde birikmişti.

Peki, Osmanlı’daki kadın figürlerinin etkisi gerçekten göz ardı edilebilir mi? Kadınlar bazen toplumsal yapıyı değiştiren "gizli güç"ler gibi rol almışlardır. O yüzden, yalnızca askeri zaferlerle değil, yönetimdeki sosyal dinamiklerle de bağlantılı olan bir gerileme süreci var diyebiliriz.

Sonuç: Osmanlı’nın Gerileme Döneminde Kim Suçlu?

Şimdi soralım: Osmanlı gerçekten hangi padişah zamanında gerilemeye başlamıştır? Belki de bu sorunun cevabı, tek bir padişaha ya da bir döneme indirgenemez. Her padişahın, her dönemin kendine özgü dinamikleri vardı. Ama şunu söyleyebiliriz: Kanuni Sultan Süleyman’ın ölümü ve ardından gelen padişahlar, Osmanlı İmparatorluğu'nun gerileme dönemini başlatan temel etkenlerdi. Fakat, bu "gerileme", sadece padişahların kişisel tercihleriyle değil, aynı zamanda toplumun tüm katmanlarındaki değişimlerle de alakalıydı. Devlet yönetimindeki aksaklıklar, askeri zaferlerin azalması ve toplumsal yapıdaki bozulmalar, yavaşça ama keskin bir şekilde imparatorluğun sonunu getirdi.

Sizce, Osmanlı Devleti'nin gerileme süreci, yalnızca padişahların sorumluluğunda mıydı, yoksa halk ve toplumun tüm kesimleri de bu sürece katkı sağladı mı?